22 Mart Dünya Su Günü: Çözüm Doğada mı Gizli yoksa Bizde mi?

1992 yılında Birleşmiş Milletler Rio Konferansında 22 Mart tarihi Dünya Su Günü olarak kutlanması kararı alınmış ve her sene aynı gün suyun önemi ile ilgili bilincin geliştirilmesi ve sürdürülebilir su yönetimine odaklanılması amacıyla tüm ülkelerin etkinlik düzenlemesi teşvik edilmiştir. Her yıl farklı bir tema ile kutlanan Dünya Su Günü için bu yıl belirlenen tema ‘Su İçin Doğa (Nature for Water)‘ olmuştur. İklim değişikliği ile birlikte çevreye verilen zarar su kaynaklı krizlerin yaşanmasına sebep olmaktadır. Bozulan bitki örtüsü, kirlenen toprak, nehir ve göller; su taşkınları, kuraklık ve su kirliliğini her geçen gün büyüyen bir tehdit haline getirmiştir. Günümüzde 2,1 milyar kişinin evinde temiz suya erişim imkânı olmadığı Birleşmiş Milletler raporunda vurgulanmıştır. Ekosistemi ihmal ettiğimiz sürece, yaşamak ve beslenmek için ihtiyaç duyduğumuz temiz suyu temin etmeyi daha da zorlaştırmaktayız.

Günümüzde karşı karşıya olduğumuz su sorunlarına doğa kaynaklı çözümler sunulmasının bu yıl altı çizilmektedir. Suyun korunmasında doğal tabanlı çözümler, özellikle yeniden ağaçlandırma, sulak alanların iyileştirilmesi, su rejiminin düzenlenmesi, yağmursuyu yönetimi, su temini, atıksu arıtımı ve kirliliğin önlenmesi gibi uygulamaları kapsamaktadır. Doğa esasına dayalı çözümler, iyi tasarlandığında, çevre, toplum ve ekonomi için çok sayıda fayda sağladığı unutulmamalıdır.

Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3‘den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3‘ten azı da su stresi yaşayan (su fakiri) ülkeler arasında kabul edilmektedir. Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (World Resources Institute) 2013 yılında yayınladığı raporda, dünya genelinde aşırı yüksek su stresi seviyesinde olan 37 ülke arasında yer alan ülkemizde su kaynaklarımızı etkin biçimde yönettiğimiz söylenemez. KKTC’nin, su yönetimi ilgili tüm sorunların ortaya konacağı, ulaşılmak istenen hedeflerin belirleneceği, izlenmesi gereken yolların gösterileceği, mali kaynakların yıllara göre belirleneceği geniş kapsamlı bir Stratejik Plana ve yasal çerçeveye oturtulmuş bir Su Politikasına ihtiyacı bulunmaktadır. Ülkesel su politikasına ve ilgili yasal mevzuata uygun olarak ülkedeki bütün su kaynakların kalite ve miktar olarak sürdürülebilir şekilde yönetilmesini sağlamak maksadıyla, belediyeler, sulama birlikleri, sivil toplum kuruluşları (özellikle KTMMOB) ve merkezi hükümetin yönetimde temsil edildiği özerk “Su Kurumu” kurulması şart olmuştur. Bu anlamda Çevre Mühendisleri olarak bizler de, çevre için, sağlıklı yaşamak ve gelecek nesillere de yaşatabilmek için, su için, su hakkı için çalışmalarımızı arttırarak devam ettireceğiz.

2012 yılında yayımlanan Çevre Yasası Madde 19 uyarınca, nüfus eşdeğeri 2000 ve üzeri olan tüm yerleşimler, atıksu toplama, arıtma ve deşarj sistemleri kurmakla yükümlüdür. Ülkemizde çevre yasasının kabulünden bu yana 6 yıl geçmesine rağmen, nüfus eşdeğeri 2000 ve üzerinde olan 23 adet belediyeden sadece 5 tanesinde atıksu toplama ve arıtma sistemi mevcuttur. Ancak, atıksu toplama sistemleri bulunan belediyelerde dahi nüfusun tümüne bu hizmet götürülemediği için halen büyük altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Su kaynaklarının doğru kullanılması ve yönetilmesi kadar, kullanılan atıksuların geri kazanılması ve yeniden kullanılması da önemlidir. Atıksular için de öncelikli amaç su kaynaklarımızı ihtiyaçlarımız doğrultusunda en verimli şekilde kullanmak ve kullanılan suları da arıtma teknolojilerinden faydalanarak yeniden kullanılabilir hale getirmektir. Ülkemizde arıtma sularını tarımsal amaçla kullanmanın önünü açamamış olmamızın yanı sıra atıksu arıtma tesisi sayısının ve kapasitesinin yetersizliği sebebiyle oluşan evsel kaynaklı atıksular doğrudan denize deşarj edilmektedir. Arıtılmayan suların hem ekolojik dengeyi altüst ettiği hem de su döngüsünde problemler yaratarak, temiz su kaynaklarımızı yok ettiği unutulmamalıdır. Kentsel Atıksuların Arıtılması Tüzüğü çalışmalarının Çevre Koruma Dairesi tarafından en kısa sürede tamamlanıp bu tüzüğün yasal çerçevede yerini alması gerekmektedir.

Yasal mevzuat ve düzenlemelerde su kaynakları yönetim süreçlerinin bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi, merkezi ve yerel idare ile birlikte, meslek odaları ve diğer paydaşlarla kamu yararı çerçevesinde düzenlenmesi gerekmektedir. Yapılan uygulamalar ise; su kaynaklarımızın doğal özelliğini kaybetme riski ile karşı karşıya bırakıldığını göstermektedir. Doğa ile barışık projelerin hayata geçirilmesi savunulması gerekirken maalesef ekonomik kaygılar dikkate alınan ülkemizde ekosistem tehdit altında bırakılmaktadır. Kıyı şeritlerimize evsel atıksuların deşarjları engellenmeli, denetimler sıklaştırılmalı, düzeltici-önleyici tedbirler görünürde değil gerektiği şekilde uygulanmalıdır.

2010 yılında imzalanan TC Hükümeti ile KKTC Hükümeti arasında KKTC’nin Su İhtiyacının Karşılanmasına İlişkin Hükümetler arası Çerçeve Anlaşma’sı uyarınca KKTC Su Temin Projesi kapsamında 2016 yılı Temmuz ayı itibari ile Lefkoşa’nın isale hatları tamamlanmış bölgelerine içme suyu temin edilmeye başlanmıştır. Proje kapsamında inşa edilen Çamlıbel İçme Suyu Arıtma Tesisi bir (1) yıllık geçiş dönemi olan Aralık 2016- Aralık 2017 dönemleri boyunca TC Devlet Su İşleri tarafından hizmet alınan özel şirket tarafından işletilmiştir. 2018 yılı Ocak ayı itibari ile geçiş dönemi üç (3) sene daha uzatılmış ve yine TC Devlet Su İşleri tarafından aynı şirketten hizmet alınması kararı ihale ile sonuçlanmıştır. Geçiş döneminin 3 sene daha uzatılması sebebiyle, hükümetler arası anlaşma Madde 8 kapsamında “İçme-kullanma suyu, atıksu ve yağmur suyu, zirai sulama tesislerine ilişkin Uygulama Sözleşmesi’nde belirlenen yatırımlar ile işletme dönemi boyunca ihtiyaç duyulacak yeni yatırımların” hayata geçirilmesi 3 sene daha ötelenmiştir. Tarımsal sulama amacıyla Türkiye’den gelen suyun kullanıma ilişkin adım 8 sene sonra 2018 yılı başı itibari ile Güzelyurt ve Mesarya Ovası Sulama Suyu Ortak İletim Yapıları projesi ile başlatılmıştır. Projenin sonuçlanması 1095 gün sürecektir. Dolayısıyla, Mersin ilinin Anamur ilçesinde bulunan Alaköprü Barajından cazibesi ile gelen suyun ihtiyaca göre ayarlanması ya da sulama suyu olarak kullanılması altyapı yetersizliği sebebiyle mümkün olmadığından 2017 yılı Ocak ayından beri (Geçitköy Barajı kapasitesini doldurduğundan) denize akmasının önüne geçilememiştir. Ortak iletim hatları inşası tamamlanma süresi olan üç (3) sene içinde sulama şebekesinin de hayata geçirilmesi gerekmektedir. Sulama şebekesi projeleri TC Hükümeti tarafından hazırlatılmıştır. Tek ve en önemli konu mali kaynağın temin edilmesidir. 50 yıllık su ihtiyacı probleminin çözümüne seyirci kalmak yerine ivedilikle müdahil olunması için içme suyu ve atıksu master planına ek olarak tarım master planı hazırlanması gerekmektedir.

Çevre mühendisleri odası olarak sağlıklı ve temiz suya erişimin ekonomik kaygılardan bağımsız bir hak olduğunu savunmaktayız. Su, devletin yönetimindedir ve suyun ekolojik sistemin (çevrenin) bir parçası olduğunun bilinci etkinleştirilerek yaygınlaştırılmalıdır. Bu mücadelemiz asla tek bir günle ya da bir haftayla sınırlı kalmayacaktır. Çevre Mühendisleri Odası olarak, sürdürülebilir su yönetimi ile ilgili tüm konularda katkı koyacağımızı belirtir, kamuoyuna saygıyla duyururuz.

KTMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu