Çevre Mühendisleri Odası Başkanı İbrahim Alkan, büyük boyutta bir yağmur yağması durumunda özellikle dere yataklarına yapılan inşaatların risk altında olacağının altını çizdi
“Hatalar yağmur yağınca ortaya çıkacak”
“Bizde zaten az yağan yağmurda bile belli bölgeleri su basar. Ama bence Türkiye’dekine benzer şekilde bir yağmur olursa özellikle Girne bölgesinde 2004 yılından sonra dere yataklarını doldurarak yapılan inşaatların birçoğu risk altında olacak”
· “Emirnameleri şu anda kaldırmak çok büyük bir hata olur, plansız yapılaşmayı kamçılar. Bazı bölgelerde emirnameler bile geç kaldı”
· “Küresel ısınmayla ilgili hiç hazırlığımız yok. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde ‘en çok etkilenecek noktalardan biri Kıbrıs’tır’ diyor, Akdeniz bölgesinde olduğu için. Bizim bununla ilgili hiçbir çalışmamız yok”
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı İbrahim Alkan, büyük boyutta bir yağmur yağması durumunda özellikle dere yataklarına yapılan inşaatların risk altında olacağının altını çizdi.
“Geçmişte yapılan hatalar yağmur yağınca ortaya çıkacak” diyen Alkan, bu konuda detaylı bir çalışma yapılmadığını da belirterek, öngörü olarak özellikle Arapköy bölgesinde yamaçlara, dere yatakları doldurularak yapılan inşaatların risk altında olacağını söyledi.
Alkan, Çevre Mühendisleri Odası olarak emirnamelerin imar planına dönüştürülmesinin gerektiğini savunduklarının da altını çizdi.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde küresel ısınmadan en çok etkilenecek noktalardan birinin Kıbrıs olacağının ortaya konduğuna dikkat çeken Alkan, bu konuda hiçbir çalışma olmamasını eleştirdi.
Alkan, bir ayda üç yangın çıkan Lefkoşa Sanayi Bölgesi’nin durumunu da değerlendirdi.
Sanayi Bölgesi’nde planlama noksanlığı…
· Soru: Sanayi bölgesinde kısa süre içinde 3 ciddi yangın çıktı. Sanayi Bölgesi’ndeki yapılanma sorunları nelerdir?
· Alkan: Sanayi Bölgesi’nde plansız bir oluşum var. Gıdacının yanında makinist, makinistin yanında kahveci gibi. Orası sektörlere göre özel bir dağılım yapılmadan verildi. Aslında bunun birkaç sebebi var. Bölge etap etap açıldı ve ilerdeki etaplar düşünülmedi. Belki ilk etapta düşünülerek verildi ama daha sonraki etaplar açılınca karmaşıklık oldu. Veya örneğin bir yeri önce makinist aldı, daha sonra gıdacıya sattı. Planlama noksanlığı olduğu kesin.
İkincisi en büyük sorun plansız yapılaşma. Örneğin binaların sınırdan 10 ayak yani üç metre uzak oturması lazım. Sanayi Bölgesi’nde birçok binada bunlar kaçak yapılaşma ile kapatıldı, bu durumda yangın çıktığı zaman diğerlerine sıçrama riski arttı. Ayrıca izinsiz yapılaşmalar var, tek kat izni alıp ikinci katı çıkanlar gibi. Diğer bir sorun Sanayi Bölgesi’nde yatı evlerinin olması. Yatı evinde çıkacak bir yangın tüm Sanayi Bölgesi’ne sıçrayabilir. Bunlar riski artırıcı şeyler.
Devletin eksikleri…
Devletin de eksikleri var. AB’de yanıcı madde olan tesislerin çok sıkı önlemlerle açılmasına izin verilir, standartları belirleyen özel direktifler var. Ama bizim yasalarımız yetersiz olduğu için bu tip işletmeler normal işletmelere çok az bazı ek standardlar konarak açılabiliyor. Bu da yangın çıkma riskini artırıyor. Birşey olmadan olmamasını engelleyici önlemleri almak lazım. Bu tesislere izin verilirken yangın çıkmasını önleyici AB standartlarının konması lazım. Yangın çıkmaması için ve yangın çıktığında ne gibi önlemler alınması gerektiği önceden hesaplanarak tesislere izin verilir. Yangın çıktığında kim ne yapacak, kim aranacak hep planlanmıştır ve bu her sene düzenli olarak gözden geçirilip ilgili makamlara sunulur. Bizde böyle bir yasa veya düzenleme yok. Bu da yangın çıkma riskini artırır, çıktığında da söndürmesini zorlaştırır.
Çevresel sorunlar…
· Soru: Sanayi bölgesinin çevresel sorunları nelerdir?
· Alkan: Çok sorunu var. Öncelikle drenajda sorunlar var. Biliyorsunuz her yağmur yağdığında genellikle Sanayi Bölgesi’ni su basar. Bunun da en temel sebebi drenaj hatlarının yetersizliğidir. Sanayi bölgesinin bir bölümü eskiden dere yatağı olan bir yere yapılmıştır, aslında dere yatağı üzerine yapılan tesisleri su basar. Buna ek olarak sanayicilerin yaptığı yanlışlar da var. Sanayiciler drenaj sistemini korumaz, örneğin makinistler yağlı sularını zaman zaman drenaj sistemine döker. Kanalizasyonla ilgili sıkıntılar da var. İşletmeler atık sularını kanalizasyona vereceklerse kanalizasyona deşarj standartlarına uymaları gerekir. Çok kirli ise suları bir miktar arıtma yapıp kanalizasyona vermeleri gerekir. Bizde böyle bir uygulama da yoktur, kanalizasyona verirler ya da belediye izin vermezse vidanjörle aldırıp dere yataklarına boşaltırlar, o da ayrı bir sorun yaratır. Katı atıklar büyük bir sorundur. Sanayi atıklarının ayrı depolanması gerekir. Ülkemiz şartlarında geri kazanılabileceklerin geri kazanılması, kazanılamayanların da toplanması lazım. Bizde maalesef o da tam uygulanmıyor. Sanayi Dairesi ve belediyenin beraber başlattığı bir proje vardı, metal konteynerlere sanayi atıklarının, diğer çöplerin de normal çöp bidonlarına atılması gerekirken bizde tümü metal konteynerlere atılıyor ve üstü açık olduğu için de özellikle yazın çok büyük koku sorunu yaratıyor. Tam bir kaos…
Zaman zaman Sanayi Bölgesi’nde temizlik kampanyası yapılır ve gerçekten tertemiz olur. Bir hafta sonra aynı yere gidip baktığınızda inanamazsınız, yıllarca hiçbir kurum temizlik yapmadı diye düşünürsünüz. Sanayicimiz de kendi bölgesini temiz tutmaz, orayı sahiplenmiş değildir.
“Geçmişte yapılan hatalar yağmur yağınca ortaya çıkacak”
· Soru: Türkiye’de ciddi bir sel felaketi oldu. O boyutta bir yağış Kıbrıs’ta olsa neler olur?
· Alkan: Bizde zaten az yağan yağmurda bile belli bölgeleri su basar. Ama bence Türkiye’dekine benzer şekilde bir yağmur olursa özellikle Girne bölgesinde 2004 yılında sonra dere yataklarını doldurarak yapılan inşaatların birçoğu risk altında olacak. Bununla ilgili detaylı bir çalışma yapmadık ama bir öngörü olarak söyleyebilirim. Onların birçoğunda çok büyük riskler vardır. Arapköy bölgesinde yamaçlara, dere yatakları doldurularak villalar yapıldı, bence onlar risk altındadır. Bununla ilgili çözüm nasıl olur? Çok büyük ekstra yatırım yapmak gerekir. Bence geçmişte yapılan hatalar yağmur yağınca ortaya çıkacaktır. Aslında İngiliz zamanından kalma dere yataklarıyla ilgili yasamız da var. O yasa göz ardı edildi, dere yatakları arsa gibi gösterilip yapılaşma yapıldı.
“Emirnamelerin kaldırılması hata olur”
· Soru: Emirnamelerin kaldırılması gündeme geldi. Sizin bu konudaki tutumunuz nedir?
· Alkan: Biz, oda olarak, kaldırılması değil, imar planına dönüştürülmesini savunuyoruz. Hatta öncelikle yıllardır hazırlanmayan ülkesel fiziki plan hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz. Neden hazırlanmadığını da bilmiyoruz. Daha sonra da emirnamelerin katılımcı bir anlayışla, inşaat sektörü, çevreciler, turizm, sanayicilerin katılımıyla imar planına döndürülmesi gerektiğine inanıyoruz. Emirnameleri şu anda kaldırmak çok büyük bir hata olur, plansız yapılaşmayı kamçılar. Bazı bölgelerde emirnameler bile geç kaldı. Örneğin Boğaz Emirnamesi çok geç çıktı. Kıbrıs’ın küçük olması da bir sorun aslında. Emirname hazırlığı başladığında hemen duyuluyor. Emirnameden önce alınan proje izinleri geçerli olduğu için emirname sonrasında inşaat yapılabiliyor. Bir çok müteahhidin emirname bölgelerinde izinlerini aldıklarını ve emirnamelerin tam olarak amacına ulaşmadığını da görüyoruz. Bunlar da göz önünde bulunarak emirnamelerin imar planına dönüşmesi lazım. Bugün 10 binden fazla boş ev olduğunu Müteahhitler Birliği’nin kendisi söylüyor. O zaman biz çok söylemiştik ve bize “siz ekonomik gelişmeye karşısınız” diye bakılırdı. O gelişmenin sürdürülebilir olmadığı bugün çok açık ortadadır. Bugün birçok müteahhit batma noktasında ve birçok çevresel değerimizi de kaybetmiş durumdayız.
“Küresel ısınmadan en çok etkilenecek noktalardan biri Kıbrıs”
· Soru: Küresel ısınmanın Kıbrıs’a etkileri neler olacak? Kıbrıs’ı neler bekliyor?
· Alkan: Küresel ısınmayla ilgili hiçbir hazırlığımız yok. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde “en çok etkilenecek noktalardan biri Kıbrıs’tır” diyor, Akdeniz bölgesinde olduğu için. Bizim bununla ilgil hiçbir çalışmamız yok. Küresel ısınma sonucunda suların yükselmesi bekleniyor. Bunun Kıbrıs’ı nasıl etkileyeceği konusunda bir çalışma yok.
· Su kaynaklarının daha da tükenmesi bekleniyor. Bizim zaten su sorunumuz var. Bununla ilgili ne yapacağız? Türkiye’den su gelmesi gündemde ama bence o da sürdürülebilir bir proje olarak görünmüyor. Çünkü Türkiye de su fakirliğine yakın bir noktada. Onların da ileride bu suya ihtiyacı olacak. Özellikle suyla ilgili kendi kendimize yetecek bir noktaya gelmemiz lazım. Bununla ilgili yaptığımız hiçbirşey yok aslında, bir planlama yapmamız lazım. Ayrıca eğer yeterli önlemler alınmazsa bu yüzyılın sonuna kadar Kıbrıs’ın çölleşmesi bekleniyor. O nedenle orman alanlarını artırmamız çok önemli, zaten her geçen gün orman alanlarımızı kaybediyoruz. Bu konularda çalışma yapmamız gerekiyor ama bugüne kadar hiçbir ciddi adım atılmış değil maalesef.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yavaş yavaş dönmemiz gerekiyor. Belki bizim dünya ölçeğine göre çok büyük bir enerji tüketimimiz yok ama özellikle güneş ve rüzgar enerjisine geçmek gerekiyor. Avrupa’da birçok ülkede evlerin üzerine panel konuyor, ki onlarda güneş de çok fazla değil, ve sisteme fazla enerjilerini satabiliyorlar veya elektrik faturalarından düşebiliyorlar. Bizim gibi güneş adası olan bir ülkede yavaş yavaş böyle sistemleri geliştirmemiz gerekiyor.