Çevreciler beğenmedi

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, hükümetin Milli Park yasa tasarısının parkın içerisindeki unsurları değil alanını dikkate alarak bir “kullanım kılavuzu” şeklinde hazırlandığını söyledi PARKIN İÇİ DEĞİL, ALANI DİKKATE ALINDI…Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, hükümetin Milli Park Yasa Tasarısı’nın parkın içerisindeki unsurları değil alanını dikkate alarak, bunun nasıl kullanabileceğini, kimin kullanabileceğini düzenleyen bir “kullanım kılavuzu” şeklinde hazırlandığını söyledi

KARPAZ MİLLİ PARK YASASI’NA KARŞI EYLEMLER YOLDA… Yasa çalışmalarının kendileri dışında sürdüğünü ve bunun devam etmesi halinde bu konuda bir eylem planı ortaya koyduklarını, planı güncelleştirdiklerini ve hayata geçireceklerini söyleyen Sahir, eylemlerinin bir kısmının uluslararası temaslar içerdiğini belirtti

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, hükümetin Milli Park Yasa Tasarısı’nın parkın içerisindeki unsurları değil alanını dikkate alarak, bunun nasıl kullanabileceğini, kimin kullanabileceğini düzenleyen bir “kullanım kılavuzu” şeklinde hazırlandığını söyledi.

Sahir, tasarının bu şekliyle kendilerini çok rahatsız ettiğini kaydederek, “Bu çalışmanın kurgusunda ciddi hatalar vardır. Burayı değerli yapan unsurlar olan doğal yaşam, eski eser kalitesi, biyolojik çeşitlilik çok önemliyken, yasada bunlara yönelik yeterli ilgili madde yok. Buradaki doğal yaşamdan anlayan, burayı yürütebilecek, çevirebilecek bilgiye sahip bir otoritenin oluşturulması elzemdi” diye konuştu.

Sahir, yukarıda saydıklarının hiç birinin düşünülmediğini ve buranın yönetiminin, Lefkoşa Master Planı’ndaki kalıpla birleşik kurul adı altında imara yönelik bir mekanizmanın eline bırakıldığını kaydetti.

Yasa çalışmalarının kendileri dışında sürdüğünü ve bunun devam etmesi halinde bu konuda bir eylem planı ortaya koyduklarını, planı güncelleştirdiklerini ve hayata geçireceklerini söyleyen Sahir, eylemlerinin bir kısmının uluslararası temaslar içerdiğini belirtti.

Sahir, son günlerde yağmalandığını duydukları bazı eşeklerle yavrularının yakalanarak civar köylerde satıldığını, bu hayvanları alıp satanların arasında bir çok polisin ve yakınlarının da bulunduğunu, bunların polis kayıtlarında saptandığını ileri sürdü.

Milli Park arka bahçe değildir

Milli Park’ın bir ülkede herhangi bir şeyin arka bahçesi olmadığını ifade eden Sahir, Karpaz Milli Parkı’nın bir arka bahçe olarak düşünülmesinin çok ciddi bir hata olduğunu vurguladı.

Milli Park’ın sadece Karpaz’ın ucuna ait bir yer olmadığını, orasının tüm Kıbrıs’a, Akdeniz’e ve dünyaya ait olduğunu kaydeden Sahir, komitenin bu bağlamda olaya bakıp çözüm getirmesi gerekirken olayın bu boyutunu düşünmediğini söyledi.

Ülkemizde tükenmiş, kendi içinde çelişkilerle yürümez halde bulunan birçok yasanın yanında, derleme metin olarak ortaya çıkarılan bu yasa tasarısının çok daha büyük çelişkilerle uygulanamaz halde olduğunu anlatan Doğan Sahir, tasarıda makam ve yetki karmaşası yaşandığını belirtti.

Ülkemizde birçok yasa ve kararlar bulunduğunu ve komitenin en azından bu yasalara saygı göstermesini beklediklerini, ancak bunun gerçekleşmediğini kaydeden Sahir, “Bunlar yapılmayıp daha ileri gidilmiştir. Eski Eserler Yasası’nda eski eser bulunan bölgede nasıl davranılıp nelerin yapılıp nelerin yapılmayacağı çok net ortaya konmuştur. Bu yasa, orasının kullanıcılarını o yetkileri ihlal eden başka yetkilerle donatmaya çalışıyor . Eski Eserler Yasası’nda eski eserler alanına yol ve kazı yapamazsınız denilmesine rağmen yasa tasarısında ‘hayır oraya yol yapabilirsiniz. Yanına bir de müze yap’ diye bir de yaklaşım getirilmektedir ki bu çok tehlikelidir” diye konuştu.

Doğal bir milli parkın doğal olabilmesi için onun doğallığına saygı gösterilmesi gerektiğini kaydeden Doğan Sahir, insanların dokunduğu her yerin doğal olmaktan çıktığını ve bu dokunuşların olabildiğince az olması gerektiğini kaydetti.

Yıkılması gereken inkişaflar hala orda duruyor

Yeşil Barış Harekatı Başkanı Sahir, konuşmasına şöyle devam etti:

“Ama, burada bu öngörülememiş. Tarımsal faaliyetlere dokunulmuştur. Onlara göre yapılabilecek tarım faaliyetleri şekillendirilmiş, ormancılık faaliyetlerinin sürdürülebileceği öngörülmüş. Oysa böylesi doğal milli parklarda düşen ağaç hiç bir şekilde yerinden oynatılamaz. Orada çürümeye bırakılır ve oradaki diğer biyolojik çeşitliliğin geliştirilmesine bırakılır. Biz oradaki ağaçların kerestesini nasıl kullanılacağımızı ve oraya başka ağaç ekmeyi düşünüyoruz. Doğaya ağaç dikmek de, oraya başka hayvan götürmek de doğaya müdahaledir. Birçok kişi bunun farkında değildir. Biliyorsunuz avcılar ‘Biz doğacıyız. Oraya bol bol keklik bıraktık’ diyorlar. Ama, bu onların ne kadar az çevre bilincine sahip olduklarını anlatır. Maalesef bu az bilinç yetkililerimizde de var. Biz bu yasayı yapanlarda böyle bir eksiklik gördük.

Burada mevcut olan yasaya aykırı olduğu için mahkeme kararı ile ortadan kaldırılması gereken, yıkılması gereken bazı inkişaflar var ve onlar hala orada duruyor.”

Kendi önerileri içerisinde Milli Park için bir program yapılmasının da bulunduğunu anlatan Sahir, yöre insanlarının geliştirilmesi, Karpaz’a uygun turizm modellerinin yapılması, insanların eğitilmesi, gerekirse çeşitli yardımlar yapılması yönünde projelerin uygulanabilmesi, köylülerin yaptıkları ürünlerin daha sonra bölgede tanıtılıp pazarlanmasıyla ilgili fikir ve projeler de yapılabileceğini ifade etti.

Ancak, yapılmasına çalışılan yasanın, Karpaz’da sözü edilen gelirin bütün Karpaz köylerinin gelişmesine verilebileceği ve bu kaynağın oralarda kullanılabileceğine yönelik ifadeler içerdiğini anlatan Sahir, bunun büyük bir tehlike içerdiğini söyledi.

Milli Park’ın çok büyük para kazanmayacağını ve çıkarılacak maddi kaynakla parkın ancak kendi idamesini karşılayabileceğini kaydeden Doğan Sahir şöyle konuştu:

“Burada bir eski eser alanı varsa ortaya çıkarılması veya olanların turistlere gösterilmesi için nelerin yapılması gerekiyor? Bugün doğal yaşamda bazı türler var, dünyada yalnızca orada yaşıyorlar. Bunların idame ettirilmesi, önlemler alınması ve insanların orayı doğal bırakması gerekiyor. Biz orayı gelişmeye götürmeye çalışıyoruz.

Bir de onların kendi yaşamlarını sürdürürken ihtiyaç duyacakları yardımları onlara sağlayan mekanizmalar yapmamız gerekir. Bilimsel olarak bu işten anlayan bir ekibin orada yer alması gerekir.

Halbuki hazırlanan yasa koruma değil, kullanım yasasıdır. Yasanın hazırlanmasında çevre örgütleri yer almıyor ki birikimlerimizi aktaralım.”

Komite bize ve halka “şov” yaptı

Geçtiğimiz haftalarda komitenin kendilerini Cumhuriyet Meclisi’ne çağırdığını, ancak komitenin orada “Sivil Toplum Örgütleri ile de bu işi konuştuk” diye bir “şov” yaptığını anlatan Doğan Sahir, “Yasa tasarısının komitede görüşülmeye başlanmasından önce başbakanla yaptığımız ve söz aldığımız görüşmede, yasanın kurgusunun oluşturulmasında da birikimlerimizi ortaya koyacağımız yönünde mutabakat sağlamıştık. Ancak, olmadı” dedi.

Yasanın iyileştirilmesi için önerilerini daha önce meclise sunduklarını anlatan Doğan Sahir, daha sonra Avrupa Birliği’nin konuyla ilgili bazı görüşler üreterek komiteye sunduğunu söyledi.

AB’nin yazılı olarak sunduğu bilgilerin tüm taleplerine rağmen kendilerine verilmediğini ifade eden Sahir, “Biz heyecanla meclise gittik, yasa görüşülüyor ve katkı yapacağız diye; ancak, çoğu ilk defa olaya muhatap olmuş bir kalabalık bulduk. Biz orada daha önce geliştirdiğimiz fikirlerin küçük bir özetini konuşur vaziyette ortaya koyduk. İki hafta bir görüşme yapıldı. Görüşme de değil konuşma hakkı aldık ve ondan sonraki haftalarda sivil toplum örgütlerine kapalı kendi içlerinde yasayı madde” madde hazırlama yönüne gideceklerini söylediler. Bizim istediğimiz bu işin aslında bulunmaktı, ne yazık ki o aşamada da bulunamadık. 6 ay önce sunduğumuz görüşlerin bir tanesi bile yasaya ilave edilmedi. Avrupa Birliği’nin görüşleri de dahil. Talep ettiğimiz AB görüşlerini de bize son toplantıdan üç gün önce illettiler” diye konuştu.

Komitenin 90 sayfayı aşan bir yeni çalışma içerisine girdiğini ve o günden bugüne bu çalışmaya kendilerinin dâhil edilmediğini söyleyen Sahir, “Yasa çalışmaları sürüyorsa bizim dışımızda sürüyor ve şekilleniyor. Biz burada tekrar ediyoruz; bu konuda bir eylem planı ortaya koyduk ve o planı biz güncelleştirdik ve hayata sunmak istiyoruz. Eylemlerin bir kısmı uluslararası temaslar içermektedir” dedi.

Dünyada binlerce milli park bulunduğuna işaret eden Doğan Sahir, milli parkların önce ne olduğunun bilinmesi gerektiğini kaydederek, Karpaz’ın kendi içinde çok özel bir yeri olduğunu ve özel durumun dünyada tek olmasından kaynaklandığını belirtti.

Afrika’da daha çok doğal parklar bulunduğuna işaret eden Sahir, komitenin İngiltere’ye gidip gördüğünün farklı bir doğal park olduğunu kaydederek, “Canlılar kendi ortamlarını sürdürebilecek başka bir yer ararken suni bir ortamda yer bulmuşlar ve bir evin çatısına yuva kurmuşlar ve burası milli park konumuna girmiş. Bizim, Karpaz ile gördükleri bölgeyle hiçbir ilgisi yoktur. Oradaki canlılar için son yaşam zerreciklerini sürdürsünler diye bir idame yapılmış. Ancak, onlara doğaları iade edilememiş. Bizde ise orada var olan hiçbir şeyin yok edilmemesi gerekiyor”.

Karpaz’da gayrı yasal yerlere elektrik veriliyor

Sahir, bilgilerine geldiğine göre, Karpaz’a götürülen elektrikten talep edenlere gayri yasal olarak elektrik bağlanabilmesi için çalışmaların sürdüğünü söyledi.

Bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu ve yasallıkları mahkemece düşürülen bu tesislere bir başka devlet kurumunun hakkıymış gibi elektrik götürülmesinin bir başka ciddi bir çelişki ve tahribatı getirmeye büyük bir aday olduğunu kaydeden Doğan Sahir, başka bir ihlalin yapılmaması için yetkilileri göreve davet etti.

Bazı eşekler yakalanarak satılıyor

Karpaz’daki doğal yaşamın zarar görmeye devam ettiğini anlatan Sahir, bölgenin ayrıca kontrolsüz bir biçimde ava açıldığını ve oradaki doğal unsurların sürekli saldırı halinde bulunduğunu belitti.

Bunun en bariz örneğinin geçtiğimiz haftalarda yaşandığını ifade eden Sahir, eşeklerin son günlerde yağmalandığını duyduklarını, bazı eşeklerin yakalanarak civar köylerde satıldığını kaydetti.

Sahir, “Hatta daha büyük bir felaket var; yavrular da alınıyor. Yavruların anne sütünden başka bir sütle beslenmesi onların gelişmelerini çok ciddi boyutta etkilemekte ve nesillerinde deformasyona neden olmaktadır. Bu bağlamda dejenerasyonu getiren bu yaklaşımın başka bir tehlikeli boyutu daha vardır. Bu yavruları inek sütü ile beslemeye çalışıyorlar, bu yavru eşeklerin cüce kalmasına yol açar.

Bu yağma, koruma altında olan bu canlıların nasıl korunduğunu ve korunamadığını anlatan bir kanıttır” dedi.

Kendilerinin bu konuda polise sürekli ihbarda bulunduklarını ancak yeterli ilgiyi göremediklerini ifade eden Doğan Sahir, hayvanları alıp satan kişilerin içerisinde bir çok polisin de bulunduğu veya yakınları ile bu işi yaptıklarının dahi polis kayıtlarında saptandığını ileri sürdü.