Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum çevrecilerden oluşan Kıbrıs Çevre Formu, yıllık kurulunda rapor sundu:
Kıbrıs Çevre Formu’nu oluşturan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum çevreciler, işyerleri tarafından çevreye gösterilen ilginin yapay olduğunu vurgulayan bir rapor yayımladı.
Çevrenin korunmasında özel işyerlerinin rolünü ele alan raporun amacı; çevrenin korunması konusunda Kıbrıs genelinde politika odaklı tartışmalar yaratmak.
Raporda ayrıca, çevre tedbirlerinin; özel şirketler tarafından, ancak yasalarca zorunlu kılındığı veya genel olarak kullanıldığı takdirde uygulandığı belirtildi.
Rapor, Kıbrıs’taki çevre sorunlarına ada çapında çözüm bulunmasını savunan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum uzman ve sivil toplum örgütlerinin Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı-Güven ve İşbirliği için Hareket (UNDP-ACT) inisiyatifi ile kurulan Kıbrıs Çevre Formu’nun yıllık kurulunda açıklandı.
Rapor; Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum çevre uzmanları ile UNDP-ACT, Kıbrıs Türk Sanayi Odası ve Rum Ticaret ve Sanayi Odası’nın desteğiyle hazırlandı.
Ara bölgedeki Fulbright Merkezi’nde düzenlenen kurula, UNDP yetkilileri, KKTC ve Güney Kıbrıs’tan çeşitli örgüt ve dernek temsilcileri katıldı.
Raporun sonuç bölümünde, Kıbrıs’taki şirketlerde, sosyal sorumluluk kavramının evrensel boyutta olmadığı kaydedildi.
Turizm, ulaşım, inşaat ve tarım sektörlerinin üzerinde yapılan çalışma sonucu derlenen raporda, özel şirketlerin sadece yüzde 55’inin gerçekleştirdikleri faaliyetlerin çevreye olan etkisinin farkında olduğuna işaret edildi.
Raporun mimarlarından Çevre Mühendisleri Odası Başkanı İbrahim Alkan, kurulda yaptığı konuşmada, raporun; BM tarafından belirlenen kurumsal sorumluluk ilkelerinin temel alındığı çevre araştırmasının ve Haziran 2006’da yapılan iki toplumlu çevre konferansının bir devamı olduğunu bildirdi.
Rapordaki tavsiyeler
11 maddelik tavsiye bölümü de yar alan raporda; “kurumsal çevre sorumluluğu ilkelerinin basit olması ve iş liderlerinin bu konuda bilgilendirilmesi; çevre dostu ürünler konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi; AB çevre müktesebatının iki kesimde de daha yaygın şeklide uygulanması; eğitim programlarının düzenlenmesi; kamu ve özel sektör arasında diyaloğun artırılması; küçük şirketlerle iletişim kurulması; maliyet tasarrufu sağlayan strateji tercihlerinde çevre dostu önlemlere odaklanılması, BM’nin belirlediği çevre hakkındaki ilkelerin uygulanması için tedbirlerin alınması; daha temiz üretim ve sürdürülebilir tüketim alanlarının teşvik edilmesi ve önde gelen şirketlerin çevre konusunda yol gösterici yol oynaması gerektiği” belirtiliyor.
Cilliers: İnanç, bilgi ve girişim şart
UNDP-ACT Program Yöneticisi Jaco Cilliers, kurulun açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Çevre Formu’nun ortaya koyduğu çalışmanın takdir edilecek nitelikte olduğunu belirtti.
Kıbrıs Çevre Formu’nun oluşumunun kolay olmadığını belirten Cilliers, ancak gelişmelerin olumlu olduğunu ve olumlu bir hava yaratıldığını kaydetti.
Form çerçevesinde uzman çalışma guruplarının oluşturulduğuna işaret eden Jaco Cilliers, grupların, ada genelinde sürdürülen çevre ile ilgili çalışmaların temelini oluşturduğunu ifade etti.
Formun ayrıca, adada ihtiyaç duyulan sektörler arası işbirliği için gerekli ortamı sağladığını kaydeden Cilliers, insanların işbirliği yaparak sorunlara ortak çözüm bulması gerektiğinin altını çizdi.
Cilliers, iki toplumlu projelerin başarılı olabilmesi için “inanç, bilgi ve girişimin şart olduğunu” vurguladı.
Raporun ise büyük başarı olduğunu kaydeden Jaco Cilliers, raporun Kuzey ve Güney’deki ticaret odalarının işbirliğinin bir göstergesi olduğunu söyledi.
Cilliers, raporun somut sonuçlara yol açmasını ümit ettiklerini de ifade etti.
Jarraud: Ada genelinde ortak önlem alınması gereken sorunlar var
UNDP-ACT Çevre Analisti Nicolas Jarraud, ise, Kıbrıs’taki ara bölgede gelişen biyolojik çeşitliliği de konu alan bir konuşma yaptı.
Ara bölgenin 34 yıldır var olduğunu ve ülkenin yüzde 3’ünü oluşturduğunu belirten Jarraud, bölgenin türüne ender rastlanan canlılar barındırdığını kaydetti.
Ara bölge hakkında 2 proje düşünüldüğünü söyleyen Nicolas Jarraud, bunlardan birinin; türü tehlikede olan bitkileri korumak için bölgede bitki koruma bölgeleri oluşturma, diğer projenin ise, bölgede kapsamlı biyolojik çeşitliliği tespit edecek bir çalışma olduğunu ifade etti.
Bu proje ile 30 yılda ilk kez iki toplumlu bir ekibin ara bölgede hangi canlıların yaşadığı konusunda bir çalıma yürüteceğini söyleyen Jarraud, bölgede ender görülen orkide türleri ile hayvan türleri bulunduğu yönünde tespitler yapıldığını kaydetti.
Nicolas Jarraud, çevrenin, toplumlararası anlaşmazlıkların kaynağı, kurbanı veya çözümü olabileceğini ifade etti.
“Ada genelinde ortak önlem alınması gereken sorunlar var” diyen Jarraud, atık yönetimi, salgın hastalıklar, hava kirliliği, yangın gibi konulara işaret etti.
Giderek azalmakta olan su kaynaklarının bugün en önemli çevre sorunu olduğunu ifade eden Jarraud, “Bu kaynakların yönetimi konusunda tek toplumlu stratejiler üretecek durumumuz yoktur” dedi.
UNDP-ACT’ın, bu sorunları göz önünde bulundurarak, bütçesinin dörtte birini ada genlinde çevre ile ilgili projeleri desteklemeye ayırdığını kaydeden Nicolas Jarraud, bu çerçevede ülke genelindeki örgütleri daha güçlü kılmak için mücadelelerini bir yerde toplamaya çalıştıklarını söyleyerek, Kıbrıs Çevre Formu, Kıbrıs Organik Tavsiye Grubu, MADAG gibi iki toplumlu çalışmalara dikkat çekti.
Slay: UNDP yardım sağlayacak tecrübeye sahip
Yıllık kurulda ayrıca, UNDP ve London Schools of Economic tarafından yayımlanan ve sürdürülebilir kalkınma üzerinde uluslararası bir etkiye sahip molan “Kalkınma ve Geçiş Bülteni”nin son sayısı da tanıtıldı
Kurula katılan UNDP Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölge Direktörü ve “Kalkınma ve Geçiş Bülteni” Genel Yayın Yönetmeni Ben Slay, bültenin kilit temasının çevre ve anlaşmazlıkları önlemek olduğunu kaydetti.
UNDP’nin, çevre ve anlaşmazlıkların çözülmesi konusunda yardım sağlayacak tecrübeye sahip olduğunu kaydeden Slay, UNDP’nin Kafkaslar, Orta Asya, Güneydoğu Avrupa ve Doğu Avrupa’da güvenlikle ilgili pek çok çevre sorununun çözülmesine katkıda bulunduğunu anlattı.
Ara bölgedeki biyolojik çeşitliliğin iki toplumlu çalışmalar için güzel bir olanak olduğunu da kaydeden Ben Slay, çevre sorunları ile toplumlararası anlaşmazlıklara uzun vadeli çözümler bulunmasında özel kurumlarla çalışmalar yapılmasının önemine dikkat çekti.