Türkiye, Kıbrıs’a yaklaşık 110km mesafede, Mersin ilinin Gülnar ilçesinde bulunan Akkuyu Mevkiinde nükleer enerji tesisi inşa etmeyi planlıyor.
Bugünkü teknoloji itibarıyla, yenilenemeyen enerji kaynakları – kömür, petrol, doğalgaz, nükleer enerji, bor; yenilenebilen enerji kaynakları – biyolojik yakıtlar (odun, bitki vs.), biyolojik atıkların geri dönüşümü, jeotermal enerji, güneş, rüzgâr, hidrolik enerji, gelgit ve dalga enerjisi şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Dünyanın ilk nükleer enerji santrali 1954 yılında Rusya’da faaliyete girdi. 1960’lı yıllardan itibaren ise bu enerji türü ortaya çıkan kazalar ve ürettiği atıklar nedeniyle sorgulanmaya başlandı. 1979 Three Mile Island, 1986 Çernobil faciaları sonucunda ise Avusturya, Polonya gibi Avrupa ülkeleri başta olmakla beraber birçok dünya ülkesinde bu tip enerji santrallerinin sayısının azaltılmasına yönelik önlemler alınmaya başlandı. 1970’ler de altın çağını yaşayan ve sayaçsız enerji vaatleriyle insanları ve uygarlığı kurtaracağı söylenilen nükleer enerji santrallerinden, bugün tüm dünya ülkeleri kurtulmaya çalışmaktadır. Kanada ve Amerika’da 1978, Almanya’da 1982 yılından bu yana Nükleer Enerji santrali siparişi yapılmadığı, Fransa’da 1997 den itibaren 2010 yılına kadar nükleer santrallerin işletiminin askıya alındığı, Brezilya’nın bitmekte olan ikinci santralinden ve 1.1 milyar dolar harcadığı üçüncü nükleer santralinden vazgeçtiği, İsveç’in 1980 yılında yapılan referandum sonucunda 2010 yılında elektriğin %46’sını elde ettiği tüm nükleer santrallerini kapatma kararı aldığı, İtalya’nın 1987 de yapılan referandum sonucu nükleer enerji santralini kapattığı, Almanya’nın 1991’de bitirilen SNR-300 Kalkar santraline ve Hanau MOX tesisini hiç işletmeden kapattığı, İspanya’nın da ayni şekilde bazı santrallerini kapattığı, ABD’nin 1984 yılında bitmiş olan Shoreham santralini işletmeye almadan kapattığını. Danimarka, Yunanistan, İrlanda, Lüksemburg, Avusturya ve Portekiz’in ise enerji üretimleri için nükleer teknolojiyi kullanmadıkları bilinmektedir.
Nükleer santrallerden kaynaklanan atıklar ve bertaraf yöntemlerinin zorluğundan yola çıkarak bir ülkede veya komşu ülkede nükleer santral yapılmasının bölgede var olan ve gelecekte var olacak kuşakları doğrudan ve sonu olmayan bir radyasyon tehdidine mahkûm etmek anlamına geldiği açıktır. Nükleer enerji santralinden kaynaklanan çevresel etkiler, santralin iyi çalıştırılması durumunda göreceli olarak düşük olabilir. Ancak, kazaların, özellikle de ciddi boyutlardaki kazaların çevresel etkileri oldukça şiddetli, uzun mesafeli ve uzun vadelidir.
Güneş ve rüzgar enerjisi gibi temiz ve yenilenebilir bir enerji kaynağının artık tüm dünyada kullanılmaya başladığı bu dönemde nükleer enerji santralleri yerine doğayı koruyan güneş santralleri ve rüzgar türbinleri tercih edilmelidir.
Saygılarımızla
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu