Ülkemizde ve dünyada artan çevre kirliliği her geçen gün daha fazla olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmakta toplum sağlığını tehdit etmektedir. Çevre problemlerinin varlığının artık tartışılmadığı adamızda ne yazık ki su kaynaklarımız da hızla tükenmektedir. Kuzey Kıbrıs’ın yeraltı su kaynakları yaklaşık yüzyıldır kontrolsüz bir biçimde kullanılmaktadır. Yaratılan bu denetimsiz sistem sonucunda, öncelikle Mağusa akiferi tuzlanmıştır. Beşparmak dağlarında geçmişte sürekli akan pınarlar, dağın her iki tarafında meydana gelen kontrolsüz çekimler nedeniyle kurumuştur. Çevre Mühendisleri olarak benzer sorunların Güneyde de yaşanmakta olduğunun bilincindeyiz.
Şu anda ise, aynı tehlike adanın en büyük akiferi olan “Güzelyurt Akiferi” için geçerlidir. Girne hariç, diğer 3 büyük kentimizin içme suyu bu kaynaktan sağlanmakta, buna ek olarak bölgede yapılan sulu tarım için yine bu akiferden faydalanılmaktadır. Geçmişte Trodos dağlarından ve yağışlardan beslenen bu akifer, Güney Kıbrıs’ta inşa edilen barajlardan ve iklim değişikliğinden kaynaklanan ve giderek azalan yağışlar nedeniyle daha da büyük bir tehdit altında bulunmaktadır. Tüm bu etkenler ve aşırı çekim göz önüne alındığında, akiferin tuzlanmasına neden olan deniz suyu girişiminin neden arttığı daha kolay anlaşılmaktadır. Güzelyurt akiferi günümüzdeki şekliyle kullanılmaya devam ettiği takdirde, çok yakın zamanda akiferde sonsuza dek tamir edilemeyecek bir kirlenme ve tuzlanma meydana gelecektir.
Bu nedenle, başta Kıbrıs Türkleri olmak üzere, tüm Kıbrıslıların bozulan Güzelyurt Akiferinin eski haline döndürülmesi için gerekli tedbirlerin neler olduğunu belirlemeye başlamaları gerekmektedir. En öncelikli tedbir akiferden yapılan çekimlerin kontrol altına alınıp azaltılma olacaktır. Bu sebeple, yer altı suyu yerine geçebilecek seçeneklerin incelenmesi gerekmektedir. Şu an itibarıyla tükenmekte olan bu kaynağın yerini alabilecek seçenekler, deniz suyu arıtımı, atık suların arıtılarak tarımda tekrar kullanılması veya Türkiye’den deniz boru hattı ile gelecek olan sudur.
İlk aşamada bu 3 projenin de iyice değerlendirilmesi, ekonomik ve stratejik analizlerin yapılması gerekmektedir. Detaylı çalışmalar yapılmadan bu üç seçenekten herhangi birisinin önceliklendirilmesi veya diğerlerinin önemsiz sayılması yanlış sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple, her halükarda, tüm kaynakların değerlendirilmesi ve uygulamada her birinin alternatif olarak göz önünde bulundurulması ve uygulanması gerekmektedir. Özellikle, Türkiye’den gelecek olan suyun hangi sektörlerde (tarım, içme suyu, vs.) kullanılacağı, ishale ve dağıtım hatlarının kimin tarafından ve nasıl işletileceği, arta kalan fazla suyun Güney Kıbrıs’a satılması, vs. gibi konular şimdiden tartışılmaya başlanmalıdır. Sürdürülebilir bir proje olabilmesi için suyun tükenmez bir kaynak olmadığı bilinmeli, iyi planlama yapılmalıdır.
Yukarda bahsedilen alternatiflerin yanı sıra, toplumumuzun su tasarrufu sağlama ve su talebini azaltma yönünde bilinçlendirilmesi ve kararlar alması gerekmektedir. Merkezi yönetimin su tasarrufunu sağlayan teknolojileri desteklemesi ve her sektörü (turizm, tarım, kentsel tüketim, belediyeler, vs.) bilinçlendirmesi gerekmektedir. Su talebini azaltmak için de, özellikle tarım sektöründe az su tüketen ve daha çok katma değer üreten ürünlerin desteklenmesi öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
Su sorunu tüm ada için bir gerçektir. bu gerçeği kavrayarak kuraklıkla ilgili kalıcı önlemlerin alınması gerekmektedir. Su kaynaklarının en etkili ve sürdürülebilir şekilde korunma ve kullanılmasını sağlamak ancak her iki toplumunda suyu verimli kullanma çabalarına birlikte dahil edilmesi ve eylemlerin ada çapında yapılması ile mümkün olacaktır.
Bu bağlamda, su tasarrufuna olanak sağlayan her türlü girişimi, teknolojileri ve konuyla ilgili bilgi ve eğitim eksikliklerini belirleyip, bu eksikliklerin giderilmesinine yönelik çalışmalar yapmak amacı ile odamız, KTMMOB Çevre Mühendisleri Odası (www.ktcmo.org), AKTI Proje ve Araştırma Merkezi ekibi ile “Su Tasarrufunda Farkındalığı Artırıcı Önlemler” projesini Eylül ayı içerisinde başlatmış bulunmaktadır.
Söz konusu proje, bütün ada halkına, gerek evlerinde ve gerekse iş yerlerinde kolay uygulanabilen pratik yöntemler ve teknolojilerin uygulanmasında rehberlik ve destek sağlayacaktır. Çevre Teknik Komitesi himayesinde yürütülmekte olan bu proje, Kıbrıs Çevre Paydaşları Platformu (CESF) ve sürdürülebilir bir gelecek için bölgesel iletişim ağı işbirliğiyle, İşbirliği ve Güven için Hareket tarafından desteklenmektedir (www.undp-act.org).
Unutulmamalıdır ki, su sınır tanımaz. Adamızın geleceği için, toplum liderlerinin yukarda bahsedilen tüm hususları değerlendirileceği, ada çapında uygulanabilir bir su politikası oluşturması ve karara bağlaması gerekmektedir. Bu konularda, iki toplum arasında ortak bir anlayışın oluşması hem tehlikede olan doğal kaynaklarımızın korunmasını hem de adada beklenen barışı kolaylaştırıcı bir katalizör görevi görecektir.
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu