“ÇEVRESELLER, GIDALAR VE KANSER SEMPOZYUMU”NUN SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLAND

“Çevreseller, Gıdalar ve Kanser Sempozyumu”nun sonuç bildirgesi açıklandı.
“Çevreseller, Gıdalar ve Kanser Sempozyumu”nun sonuç bildirgesi açıklandı.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin organizasyonunda, 25 Ocak tarihinde gerçekleştirilen ve üç ana başlık halinde işlenen sempozyumun sonuç bildirgesi yayımlandı.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nden verilen bilgiye göre, sempozyumda, “Gıdalar ve Kanser”, “Termik Santrallerin Çıkartıları”, “KKTC’de Kansere Bakış” konuları masaya yatırılarak, çözüm önerileri aranmıştı.

ÇEVRESELLER, GIDALAR VE KANSER SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

KKTC’de Çevre Sağlığı Sorunu
Dr. Ahmet Körceğez- KTTB Çevreden Sorumlu Üye

-CMC atıkları
-taş ocakları
-egzoz gazları
-limanların işleyiş şekli
-sigara dumanına maruz kalma
-petrol dolum tesisleri ve işleyiş şekilleri
-çöpler ve belediye grevleri ile artan çevre sorunları
-plastik kullanımının düzensizliği, plastiğin kullanımının özendirilmesi, eğitim eksiklikleri
-belediyelerin sivrisineklerle mücadele şekli, derelerin ve göletlerin kimyasallarla kirletilmesi
-belediyelerin otlarla mücadele şekli, kullanılan kimyasallar
-tarım işçilerinin kullandığı pestisitler
-denizlerimizin korunaksızlığı
-ses ve görüntü kirlilikleri
-doğanın tahrip edilmesi
-yapılan şehirlerarası yolların köy merkezlerinden veya kent merkezlerinden geçmesi
-baz istasyonlarının gelişigüzel kurulması
-trafo yanlarına inşaat kısıtlaması olmaması
-yüksek gerilim hatlarının altında yerleşime izin verilmesi
-her türlü elektronik cihazın kontrolsüzce özellikle çocuklara kullandırılması
-yıldırımsavarların (paratonerlerin) gözden geçirilmesi
-vericilerin incelenmesi

KTTB olarak yukarıda sayılan sorunların, Kuzey Kıbrıs halkının çevre sağlığını bozduğunu düşünüyoruz. Ülkemizde başta kanser olmak üzere, solunum yolları allerjileri, göz problemleri, astım, konsantrasyon bozuklukları, depresyon, sinirlilik, bağışıklık sistemi sorunları başta olmak üzere her türlü sağlık problemlerinin artması sonucuyla karşı karşıya kalınacağı uyarısında bulunmak isteriz.

Sempozyum 1: Gıdalar ve Kanser Sempozyumu sonuç bildirgesi:

Mustafa Akçaba
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı

Gıda denetimi konusunda multi-disipliner bir yaklaşım olmalıdır. Değişik meslek grupları denetimlerde beraber çalışmalıdır.

Tarladan Sofraya Yediklerimiz
Emine Solyalı -Tarım Dairesi Müdürü

Üretimde kaliteyi ve verimi artırmak için bitkilerin hastalık ve zararlılardan korunması gerekmekte ve bunun için de pestisit dediğimiz tarımsal ilaçlar kullanılmaktadır. Pestisitler kalite ve verim artışı sağlarken bilinçsiz kullanıldıkları zaman da insan ve çevre sağlığını olumsuz etkilemektedir.
Ülkemizde tarımsal ilaçlar, dört Tarım Bakanlığı ve üç de sağlık bakanlığından oluşan kurul tarafından AB uyumlu ruhsatlandırılmaktadır. Kurulun izin vermediği hiçbir tarım ilacı ülkemizde satılamaz ve kullanılamaz.
Tarım Bakanlığı ve Tarım Dairesi olarak, insan ve çevre sağlığına verdiğimiz önemden dolayı, gerek ülkemizde üretilen, gerekse yurt dışından gelen ürünlerden, hiçbir ülkede yapılmadığı kadar çok örnek aldırıp, analiz ettirerek kabul edilebilir limitler üzerinde pestisit içeren ürünlerin tüketiciye ulaşmasını önlemeye çalışmaktayız. Tarımsal İlaçlar Denetim Kurulu yasa ve tüzüklerinin bize verdiği yetki ile limit üstü ilaç kalıntısı içeren ürünleri imha ettirmekteyiz. Yaptırdığımız sıkı kontroller sayesinde bugün limit üstü kalıntı tespit edip, imha ettirdiğimiz ürün miktarı % 3.65 dir. Ülkeler kontrollerini tesadüf örneklemesi ile yaparken, biz hemen hemen her üründen örnek almaktayız. Burada amaç, tüketiciye sağlıklı ürün sağlarken, üreticinin de her an kontrol edileceğini bilerek hareket etmesini sağlamaktır. Toplumda bu konuda bilinçsiz birçok kişinin verdiği demeçlerle, büyük bir panik yaratılmış ve tüketici her şeyden korkar olmuştur. Diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığı zaman ( AB ortalaması % 3.5) bugün gelinen noktadaki kirlilik oranımızın yüksek olmadığı ve ülkemizde yetiştirilen ürünlerin rahatlıkla tüketilebileceğini belirtmek isterim.
Amacımız üretim şekillerimizi de değiştirerek izlenebilir, sertifikalı üretim miktarını artırmak, daha az pestisit kullanılmasını sağlayarak tüketici sağlığını en üst düzeyde korumaktır.

Çiflikten Sofraya Gıda Güvenliği
Ersan Korudağ – Veteriner Hekimler Birliği
Hayvansal Orijinli Gıdalarda Çiftlikten Sofraya Gıda Güvenliği;
Gıda üreten hayvanlardan başlamak üzere, birincil ürünler dâhil gıdaların üretimi, işlenmesi, taşınması, depolanması, satış ve tüketiciye ulaştırılması aşamalarında gıdaların güvenirliğinin temin edilmesini öngören bir Gıda Güvenliği yaklaşımıdır.
Son ürün bir gıda maddesinin, market raflarından alınıp laboratuar analizlerinin yapılmasına dayalı bir gıda güvenliği anlayışı, uyumlaşmaya çalıştığımız Avrupa Birliği gıda mevzuatında ve çağdaş dünyada “Çiftlikten Sofraya” anlayışına dönüşmüştür.
Gıda maddeleri, gıda üretiminin farklı aşamalarında gıda zincirine karışan zoonotik gıda ajanları, kimyasal ve fiziksel etkenlerle insan sağlığına zararlı hale gelebilmektedir.
Hayvan beslenmesinde kullanılan yem, bu yeme katılan katkı maddeleri, Hayvanlardaki zoonoz hastalıklar, çiftlikteki sağım hijyeni, kullanılan veteriner tıbbi ürünlerin, hayvansal ürünlerdeki kalıntı durumu, et süt, yumurta gibi birincil ürünlerin sağlıklı üretimi bakımından önemlidir. Birincil ürünler, sağlıksız olmaları durumunda, üretimin diğer aşamalarında ve sofraya gelene kadar bu sağlıksız yapısını devam ettirebilmektedir. Bu bakımdan gıda güvenliği çiftlikten başlamalıdır.
Çiftlikten Sofraya Gıda Güvenliği anlayışı, izlenebilirliğin sağlanması ve sağlıksız olması durumunda, gıdaların kısa sürede toplatılması, zararın kaynağına ulaşılması bakımından da önemlidir. Ayrıca şeffaflık, kamu istişaresi ve bilimsellik bu anlayışın temel unsurlarıdır.
Ülkemizde çağdaş bir gıda mevzuatı hazırlanması çalışmaları uzun süredir devam etmektedir. Ancak bir türlü tamamlanamaması ve yasallaşmaması, ülkemize çok zaman kaybettirmiştir. Toplum sağlığı ile ilgili bir konuda daha fazla zaman kaybedilmemelidir.
Bu nedenle;
– Hayvan sağlığı, bitki sağlığı ve çevreyi de dikkate almak suretiyle “İnsan Yaşamının ve Sağlığının Yüksek Düzeyde Korunmasını Sağlayacak”
– Tüketicilerin Güvenli Gıda ve Doğru Bilgilendirme haklarını koruyacak
-Adil Gıda Ticareti Koşullarını Sağlayacak
şekilde AB ye uyumlu bir gıda mevzuatı biran önce tamamlanmalı ve yürürlüğe girmelidir.

Gıda Katkı Maddeleri ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri.
Beste Öymen-Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi

Gelişen gıda sanayi ve nüfusun artmasıyla birlikte, gıdaları büyük hacimde üretmek ve uzun süre dayanıklı kalmasını sağlamak ihtiyacı, gıda katkı maddelerinin sayısının da hızla artmasına neden olmuştur. Katkı maddeleri, gıdaların duyusal özelliklerini geliştirmek, kalitelerini korumak, hazırlanmalarına yardımcı olmak, besleyici değerlerini korumak gibi amaçlardan dolayı kullanılırlar. Gıda üretiminde büyük bir sorumluluğu üstlenen üretici firmalar kullanacakları gıda katkı maddelerini iyi tanımalı ve uzun araştırmalar sonucunda onaylanan katkı maddelerini ilgili mevzuatta izin verilen miktarlarda kullanmalıdırlar. Gıda katkı maddelerinin izin verilen miktarlardan fazla kullanıldığı zaman insan sağlığına zarar verebileceği unutulmamalıdır. Gıda katkı maddelerinin bilinçsiz kullanımı ancak üreticilerin eğitilmesi, firmaların gıda mühendisleri ile çalışılması ve ilgili makamların gıda üreticilerini düzenli olarak kontrol etmesiyle önlenebilir.

Gıda Güvenliğinde Hangi Noktadayız
Prof. Dr. Çağatay Güler- Hacettepe Ün. Halk Sağlığı AD.

-Besinlere karışan birçok kimyasal kanser yapar özelliktedir.

-Tek tek kimyasallar için bir sınır değer belirlenmiştir. Ancak bu kimyasallar bizi tek tek etkilemez. Bir kimyasal karışımının etkisi altında kalırız. Bunlardan bazıları arasında antagonistik, potansiye edici, toplamsal ya da sinerjistik etki olabilir. Sinerjistik etkileşim kimyasalların etkisini yüzlerce kar artırabilir. Bu nedenle halk sağlığı açısından sınır değerler her zaman güvenli bir değer olarak kabul edilmez.

-Etkilenim hızla büyüyen çocukta, hamilelerde, kadın ve yaşlılarda daha fazla olabilir. Anne, anneannenin karnında iken etkilenmişse, kendi çocuklarının gelişimi de etkileneceğinden “anneannenin etkilenimi” torunları da etkileyebilir.

-Tarımda kullanılan hormonlar, canlıkıranlar vb. maddelerin kanser yapar etkisi çok önemlidir. Bu nedenle canlıkıranlar açısından gıda denetimi çok önemlidir. Bu durumda gıdaların kaynağının belli olması için sertifikalanma, menşe belgeleri, üretim seri numaraları çok önemlidir.

-Gıda değerlendirmelerinde tek tek canlıkıranların incelenmesi bazı durumlarda sakıncalı ve aldatıcıdır. Sözgelimi organofosfor böcekkıranların tek tek analizi düşük olabilir. Ancak bunlar grup olarak ele alındığında çok yüksek düzeyde benzer etkiyi yapan tek madde olarak düşünülmelidir.

-“Gıda, hayvancılık ve enerji” bakanlığı çok yanlıştır. Enerji gıda ile ilgili uygulamaları baskılar. Ya da enerji konusu ihmal edilecektir.

-Tarım Bakanlıkları toplumun beslenme sorununu çözmekle görevlidir. Tarımsal üretimi artırmaya çalışmalıdır. Toplum sağlığından sorumlu bakanlık ise Sağlık Bakanlığıdır. Bu nedenle gıda denetimi sağlık Bakanlığının sorumluluğunda olmalıdır. Tarım Bakanlığı, hem canlıkıran uygulayıp hem sağlayıp hem de sağlık etkisini denetleyemez. Kimse mahkemede hem davalı, hem yargıç hem de savcı ve avukat olamaz. Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerde gıda denetimi üretimle ilişkili Bakanlıktan farklı kuruluşların sorumluluğundadır. Gıda denetiminin Tarım Bakanlığında olması önemli toplumsal afetlere yol açacak, altından kalkılamayacak sorumluluklar getirecektir.

-Gıda denetiminde sayı önemli değildir. Topluma sunulan tüm gıdaları temsil edici örnekleme esastır. Rastgele(haphazard) örnekleme “random örnekleme” olarak sunulması aldatıcıdır ve yalancı güven duygusu verir.

Sempozyum 2 : Termik santrallerin çıkartıları sonuç bildirgesi

Termik Santrallerin Çevreye Verdiği Zararlar
Nilden Bektaş : Çevre Mühendisler Odası Başkanı

Ülkemizde bulunan elektrik santrallerinden kaynaklanan kirlilik, yıllardır toplum sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle, Teknecik ve Kalecik Termik Santrallerinin iyileştirilmesi için çalışma yürütülmeli, finans ayrılmalıdır. Ayrıca Yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizde kullanılması sağlanmalı, Bu konuda, gerekli yasal düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır.

Termik Santrallere Bakış
Prof. Dr. Çağatay Güler :Hacettepe Ün. Halk Sağlığı AD.

Termik santrallerde atık su başta olmak üzere arıtım ve baca filtreleri çok önemlidir. Çevreye yayılacak gaz ve sıvı atıklar insan ve diğer canlıların sağlığı açısından çok tehlikelidir. Kanser ve diğer kronik sistem hastalıklarına yol açar. Sözleşmelerdeki kelime oyunları hukuk sürecini çıkmaza sokar. Bu nedenle söz konusu anlaşmalarda, uluslararası sözleşme hukukunda özelleşmiş hukukçulara gereksinim vardır. Baca filtreleri ve arıtım tesisleri gece ve gündüz çalıştırılmalıdır. Gece ve gündüz denetlenebilmelidir. Cezalarla ilgili mevzuat ağırlaştırılmalıdır

Sempozyum 3: KKTC’ de Kansere Bakış

Koruyucu Hekimlik ve Erken Tanının Önemi
Prof.Dr. Necati Dedeoğlu : YDÜ Halk Sağlığı Uzmanı
Aslında gelişmekte olan ülkelerde kanser oranları gelişmişlere göre daha azdır. Yine de herkeste kanserin arttığına ilişki bir kaygı bulunmaktadır. Bu kaygı ne kadar gerçektir?
1. Yediğimiz gıdalardaki kimyasallar artıyor, elektromanyetik dalgalara daha çok maruz kalıyoruz, soluduğumuz hava kirleniyor. Kanserler gerçekten bu çevresel faktörlere bağlı olarak biraz artabilir.
2. Kanseri asıl arttırabilecek faktörlerden şişmanlık, hareketsizlik, yanlış beslenme, alkol ve sigara kullanma gibi davranışların sıklığı artıyor. Kanser bunlara bağlı olarak da artabilir.
3. Kanserin artmasındaki asıl neden nüfusun yaşlanmasıdır. Kanser yaşlılık hastalığıdır ve hiç bir ek neden olmasa da yaşlı toplumlarda daha sık görülür. Çünkü hem vücut hücrelerinde mutasyonlar artmakta hem bu mutasyonların etkisini giderecek mekanizmalar artık iyi çalışmamaktadır. Ayrıca kalp hastalıkları, inme gibi diğer ölüm nedenler azaltıldıkça pek de azalmayan kanser ölümleri öne çıkmaktadır. Bu gün ABD de her 2 erkekten birisi, her 3 kadından birisi kanserden ölmektedir.
4. Son olarak artan eren tanı başvuruları ve gelişen yöntemler, belki kansere dönüşmeyecek bazı tümörleri ( Prostat, tiroid, serviks, meme ) de yakalayıp kayıtlardaki kanser insidanslarını arttırmaktadır.

Öte yandan bireylere kanserin erken belirtilerini öğretip, sağlık kuruluşlarına başvurmalarını sağlayarak ve bazı tarama testleri kullanıp erken tanıyı gerçekleştirerek kanser tedavisindeki başarıyı arttıra biliriz. Gelişmiş ülkelerde kansere yakalananların 2/3 ü kurtulmaktadırlar. Risk faktörlerini azaltmak için ise hem bireysel hem toplumsal olarak çok şey yapılabilir. Yine de ne yaparsak yapalım kanserlerin ancak %30-40’ını önleyebileceğimizi unutmayalım. Nedenini tam bilmediğimiz kanser, biyolojik bir olaydır ve hep bizimle olacaktır. Tedavideki başarının artmasıyla bir süre sonra diğer kronik hastalıklar gibi algılanacaktır.

KKTC’de Kanser Hastası Olmak
Efdal Keser-Kanser Hastaları Yardım Derneği
Kuzey Kıbrıs’ta kanser olmak nasıl bir şey sorusuna yanıt aramadan önce, her geçen yıl artış gösteren kanser vakalarına karşın, hala bu konuda önleyici adımlar atılmamasını büyük eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Hala tam donanımlı bir Onkoloji Merkezi’nin ve Onkoloğun olmadığı ülkemizde, kanser olmanın kişilerde büyük psikolojik yıkım yarattığına inanıyoruz.
Ülkelerin tarihleri boyunca başa geçmiş hükümetleri ve onların belirlediği politikalar devletlerde yapılanmanın önünü açar dersek yanlış bir tanımlama yapmış olmayız herhalde. Bu tanımlamadan yola çıkarak, hükümetlerin devlet politikası oluşturduğunu ve oluşturulan bu devlet politikalarının uygulanmasını sağladığını, uygulama için ise üzerine düşeni yapar dersek yine yanlış bir saptamada bulunmayacağımıza inanıyorum. Yani hükümetler iktidarları süresince geçici olarak devlet olurlar da dersek çok fazla yanlış olmaz herhalde. Hükümetleri bu şekilde tanımlamaktan kastım; iktidarları süresince bazı politikaları hayata geçirmek için önlerinde bir engel olmadığını ortaya koymaktır.
Ne var ki bugüne kadar birçok konuda olduğu gibi kanser konusunda da bir devlet politikasının oluşturulduğunu söylemek mümkün görünmüyor. Devlet, sadece kanser hastalarına tedavi için ilaç sağlayan birim olmamalı, sivil toplum örgütleri ile işbirliği halinde önce kanser hastalığını en aza indirgemeli, sonra da kanser tanısı almış kişilere psikolojik destek de dâhil her türlü katkıyı koymalıdır. Tüm bunların gerçekleşmesi için ise Onkoloji Merkezi ve bu merkezde tedavi veren uzmanlara olan ihtiyacın çok acil olarak sağlanması gerekir. Bunun olmaması halinde hastaların doktorlara olan güveni her geçen gün sarsılacaktır.

KKTC’de Kansere Bakış-Hekim Gözüyle Kanser
Dr. Özlem Gürkut
Kanser ölüm sebepleri arasında başı çekmektedir. 2008 yılında tüm dünyada 7.6 milyon kişi kanser nedeni ile ölmüştür (toplam ölümlerin %13’ü). Kanser nedeni ile ölümlerin yaklaşık %30’u 5 davranışsal ve diyetsel risk ile ilgilidir: Yüksek vücut kitle indeksi (şişmanlık), düşük meyve ve sebze tüketimi, fizik aktivite eksikliği, tütün kullanımı, alkol kullanımı…
Dünyada en çok tanı konulan kanserler akciğer (%13,0), meme (%11,9) ve kolon (%9,7) iken, kanserden ölümlerin ise en çok akciğer (%19,4), karaciğer (%9,1) ve mideden (%8,8) gerçekleştiği belirtilmiştir. Bu şekilde kanser artış hızının devam etmesi durumunda, dünya nüfusunun artışına ve nüfustaki yaşlanmaya bağlı olarak 2025 yılında toplam 19,3 milyon yeni kanser vakası olacağı belirtilmiştir. Gerek kanser vakalarının (%56,8) gerekse de kanserden kaynaklanan ölümlerin (%64,9) yarısından fazlasının az gelişmiş ülkelerde olduğu gösterilmiştir.
KKTC Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 2012 yılında yeni kanser vakası sayısı: 450
Dr. BNDH Onkoloji-Hematoloji Kliniği’nde 2013’te 4576 kemoterapi verilmiştir.
Ocak 2014’ün ilk 17 iş gününde 339 kemoterapi verilmiştir.
İlaç ve Eczacılık Dairesi‘nin onkolojik ilaç ve malzeme için 2013’te harcadığı bütçe: 10 milyon TL
Kanserin tanı, tedavi ve takibinde ülkemizde gelişmeler devam etmektedir. Gün be gün olanaklarımız artmaktadır. Ancak özellikle sosyal açıdan sıkıntılar belirgindir. Hospis denilen merkezlere ihtiyaç vardır. Genel anlamda yapılması gerekenler aşağıdaki gibidir:
Koruyucu önlemler artırılmalı, bilinçlendirme ve eğitim planlanmalıdır.
Kanser ile ulusal bir politika çerçevesinde mücadele edilmelidir.
Kanser kayıtçılığı geliştirilmeli, sağlıklı veriler elde edilerek geleceğe dair gerçekçi politikalar oluşturulmalıdır.

Erken tanı için düzenli, yaygın ve etkili yöntemler uygulanmalıdır.
Mevcut tanı almış hastaların en iyi şekilde tedavi, bakım ve takibi için hastane, donanım ve personel eksiklikleri giderilmelidir.
Kanser hastaları ile ilgili yasal mevzuat güncellenmelidir.
Sağlığa ayrılan bütçe artırılmalıdır.

Kanser Mücadelesi
Mine Çağlar-Temel Onkoloji Uzmanı

Çağımızın vebası olarak tanımlanan “kanser” hastalığı, zamanla yarışan ve kişilerin yaşam haklarını ellerinden alabilen önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Kanser hastalığı ile olan mücadelede sistematik bir yol izlenmesi gereklidir. Çağdaş ve sistematik olamayan tercihler hastanın yaşam sansını azaltmaktadır. Başarı oranı en fazla etkileyen bu mücadelenin çağdaş, sistematik ve kaliteli olmasıdır. Kanser hastalığını diğer hastalıklardan ayıran da bu yöndür. Kanser hastalığıyla mücadelede dört önemli mücadele basamağı bulunmaktadır. Bu mücadele basamaklarından;
1. Kanser Kayıt Sistemi: Kanser hastalığının görülüş sıklığı ve yoğunluğunu bilimsel olarak kayıt altına alır. Ölüm oranları ile sistemin başarısını test eder. Sistemin aynası. Başarının ölçütü. Bir karne gibi düşünülebilir. “Kanser Epidemiyolojik Haritası” nın oluşum temelini oluşturan “kanser kayıt sistemi” dir. Bu nedenden dolayı, tüm sağlık sektörünün kalitesi için vazgeçilmez olan kayıt sistemi ile elde edilen istatistikî verilerin hassas, tam, güvenilir ve işlenebilir düzeyde olması gerekmektedir. Toplumların sağlık düzeyini gösteren, sağlık sektörünün kalitesini belirleyen, kayıt birimlerinin gücü olduğu tartışmasızdır.
2. Farkındalık Eğitim Çalışmaları: Erken tanı bilincinin toplum bireylerine kazandırılması ve hastalığın tanınmasına dönük bilgilendirme çalışmalarıdır.
3. Erken Tanı ve Tarama Hizmetleri: Hastalığın erken tanınmasını sağlamak ve tedavi edilebilirlik şansını artırmak için yapılan işlemlerdir.
4. Mültidisipliner Tedavi: Çok yönlü tedavi hizmetlerinin çağa uygun bir şekilde sunulmasıdır.

Sonuç: Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği 25 Ocak tarihinde; çevreseller, gıdalar ve kanser konulu sempozyumu düzenlemiştir. Sempozyuma pek çok paydaş katılmış ve görüşlerini iletmiştir. Kanser gibi sağlık sorunları tüm dünyada olduğu gibi bizde de artma eğilimindedir. Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği tedavi aşamasından çok kansere yakalanmamanın hedef haline gelmesini öngörmektedir.
Ülkemiz şartlarının bu açıdan gözden geçirilmesi ve gerekli adımların atılması için Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği yönetimi olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Devlet yönetiminin de başta yasalar olmak üzere buna uygun olarak organize olması gerektiğini düşünmekteyiz.
KAYNAK: http://www.kibrismanset.com/guncel/cevreseller-gidalar-ve-kanser-sempozyumu-sonuc-bildirgesi-h57411.html