Plansız ve çarpık yapılaşma ile kaynaklarımızın tüketilmesi sonucunda, doğanın acımasız bir biçimde katledildiği ülkemizde gün geçtikçe artan çevre sorunları, bu güzel adanın oldukça zengin olan biyolojik çeşitliliğinin ve doğal güzelliğinin hızla yitirilmesine neden olmaktadır. Hal böyle iken, doğal ve turistik açıdan el değmemiş tek bölgemiz konumundaki Dipkarpaz Milli Parkı içerisinde son günlerde bizzat devlet eliyle yapılan tahribat artık bu ülkede sözün bittiği son noktadır. Hiçbir gerekçe gösterilmeden ve böyle bir gereksinim de yokken özgür Karpaz eşeklerinin yaşadığı yerden otoban geçirilmesi ‘‘akıl’’ ve ‘‘mantık’’ ile bağdaşmaz.
‘‘MİLLİ PARK’’ DA GÖZDEN ÇIKARILDI
Plansız ve çarpık yapılaşma ile kaynaklarımızın tüketilmesi sonucunda, doğanın acımasız bir biçimde katledildiği ülkemizde gün geçtikçe artan çevre sorunları, bu güzel adanın oldukça zengin olan biyolojik çeşitliliğinin ve doğal güzelliğinin hızla yitirilmesine neden olmaktadır. Hal böyle iken, doğal ve turistik açıdan el değmemiş tek bölgemiz konumundaki Dipkarpaz Milli Parkı içerisinde son günlerde bizzat devlet eliyle yapılan tahribat artık bu ülkede sözün bittiği son noktadır. Hiçbir gerekçe gösterilmeden ve böyle bir gereksinim de yokken özgür Karpaz eşeklerinin yaşadığı yerden otoban geçirilmesi ‘‘akıl’’ ve ‘‘mantık’’ ile bağdaşmaz.
Yasa tanımaz olduğu tescilenen hükümetin hiçbir kural tanımadan, ortada ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporu dahi yokken ‘‘yol çalışması’’ adı altında başta altın kumsal olmak üzere milli parkın önemli bir bölümünü dozerlerle dümdüz edilmesine olanak sağlaması tek bir şekilde izah edilebilir. Bunun adı KATİLAM’dır ve bunu yapanlar da KATİL’dir. Anlaşılan odur ki, esas itibarı ile yapılmak istenilen bölgenin mukayeseli üstünlüğünün ortadan kaldırılmaya çalışılması ve bölgenin birilerine peşkeş çekilmesine zemin hazırlanmasıdır. Kıbrıs’ın kuzeyinin en son sermayesi konumunda olan bu eşsiz çevre değerlerinin yok edilmesinin altında ciddi rantlar yatmaktadır.
1977’den beri Milli Park olması yönünde adımlar atılan, 24 Şubat 1988 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Park statüsüne kavuşan, 6 Kasım 1995’de Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı ilan edilen, 2004’te Karpaz Emirnamesi ile bu niteliklerin korunması gereği bir kez daha önemle vurgulanan, 2007’de Özel Koruma Bölgesi ilan edilen ve en son olarak da AB tarafından Natura 2000 direktifi ile uluslararası düzeyde korunması gerektiği belirtilen Dipkarpaz Milli Parkı ne yazık ki hükümet edenler tarafından gözden çıkarılmıştır.
Karpaz Milli Park alanı tartışmasız Kuzey Kıbrıs’ın en zengin doğal alanıdır. Çevre Yasası’nın emrettiği şekilde ‘‘Flora ve Fauna Emirnamesi’’ ile korunan 238 türün 162’si alan içerisinde barınmaktadır. Koruma altındaki 5 tür memeliden 2’si, 16 tür sürüngenden 12’si ve 215 kuş türünden 147’si park alanı içerisindedir. Kuzey Kıbrıs’ın tümünde bugüne kadar tespit edilen 1410 bitki türün yarısı da burda yaşam bulmaktadır. Ayrıca 47 adet endemik bitkimizin 24 adedi, nadir bitki türlerinin yaklaşık 100 adedi de yine bu alandadır. İşte Dipkarpaz Milli Parkı içerisindeki tüm bu değerlerin önemli bir bölümünü barındıran tepeler, kayaçlar, kumullar ve doğal bariyerler iş makineleri ile dümdüz edilmiş ve halen edilmeye de devam etmektedir.
Durumun vahameti ortadayken hükümet edenlerin bu duruma sessiz kalması kabul edilmez. Böyle bir tahribata seyirci kalmak hiçbir şekilde yurtseverlikle bağdaşmaz. Hükümet yetkilileri derhal halktan özür dileyerek bu girişimi durdurmalıdır. Aksi halde, İSTİFA etmelerinin bu vatana yapılabilecek en büyük hizmet olduğunu bilmelidirler
Biyologlar Derneği -Çevre Mühendisleri Odası