Dikmen Çöplüğü rezilliği ve düşündürdükleri…

Akay Cemal
Kavurucu sıcaklar yetmezmiş gibi, hemen her gün Dikmen Çöplüğü’nden çıkan dumanlar, bu ülkenin kaderi olmamalıdır diye düşünüyoruz. Hele kanser vakalarını tetikleyen nedenlerin ortadan kaldırılmaması, acaba sorumsuzluktan mı, vurdumduymazlıktan mı, nedir?..
Dikmen Çöplüğü konusunda çok şeyler söylendi, yazıldı, karikatürler yapıldı. Eylemler düzenlendi, pankartlar açıldı, protestolarda bulunuldu. Ancak henüz ortada bir sonuç yok!..
Hani derler ya, “Hatice’ye değil, neticeye bak.”
Bakıyoruz da, bir şey göremiyoruz. Sadece alevler ve yükselen dumanlar çarpıyor gözümüze…
Beri yandan Kıbrıs Maden Şirketi CMC’den hiç tıs yok!.. Sağ olsun, çevre örgütleri zaman zaman seslerini duyuruyorlar, konuyu gündeme taşıyorlar, ama hepsi o kadar… Elden ne gelir?.. Bir ara Çevre Bakanlığı görevinde bulunan Asım Vehbi’nin girişim ve çabalarıyla, 3 üniversitemizin de katkılarıyla maden atıklarının etrafı tellenmişti…
Daha önce de yazmıştık ya, yıllarca kaymağını yediler, atığını da bize bıraktılar.
Daha önce bu sütunda çıkan yazımın başlığı, anımsadığım kadarıyla “Eğer CMC Güney’de olsaydı?” şeklindeydi. Gerekli mali kaynak AB veya bir başka yerden bulunur, kısa sürede temizlenir, hatta ağaçlandırılırdı. Ama burası KKTC…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da geçenlerde işaret ettiği gibi, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanlar ne tür bir suç işlemişler ki, ambargolarla cezalandırılmışlardır?.. Acaba Saddam Hüseyin gibi kitle imha silahı mı imal etmişlerdir?.. (ABD’nin tüm iddialarına karşı Irak’ın elinde bu tür silahlar olmadığı daha sonraları açıklanmıştı) Yoksa; KKTC, teröre destek mi vermekte, arka mı çıkmaktadır?..
Bunların hiçbirisi de olmadığına göre…
Bize öyle geliyor ki, Dikmen Çöplüğünün konumu da aynı. Bilmiyoruz, Avrupa Birliği (AB) bu konuda ne yapabilir, elini cebine sokabilir mi?.. Hiç sanmıyoruz, çünkü AB, Kuzey’de Rum toprağı üzerine yatırım yapmaz. Bu durumu Çevre Bakanı Ersan Saner çok daha iyi bilir, ama bizim de acizane görüşümüz bu merkezde.
Türk toprağı olduğu için Kalavaç köyünde bir çeşme yapar, ama Dikmen Çöplüğünden çıkan dumanları seyretmekle yetinir.
Bu nedenlerle her gün zehir saçan Dikmen Çöplüğü’ne kendi olanaklarımızla çözüm bulmak zorundayız. Bu konuda her zaman olduğu gibi Türkiye’nin katkılarını esirgemeyeceğinden eminiz.
Çöplüğün modern yöntemlerle ıslahına ilişkin çeşitli önerileri dikkate alarak, değerlendirme yapmak ve ona göre zaman kaybetmeksizin karar vermek gerektiği inancındayız. Hatırladığımız kadarıyla daha önceleri de bazı Alman şirketleri konuya ilgi göstermiş, hatta durumu bizzat yerinde incelemişlerdi. Kaldı ki, Türkiye’de birçok belediyenin çöp konusundaki çağdaş uygulamaları da bilinmektedir. Üstelik onların nüfusunun yanında bizdeki devede kulak.
Dikmen Çöplüğü’ndeki dumanları her gün aval aval seyre dalmak çare değildir. Çare bu işin uzmanlarıyla görüşüp, tartışmak ve karar üretmektir. İnsanlarımız artık ciğerlerine temiz hava, oksijen çekme özlemi duymaktadır. Vatandaşlar “Kirli ve zehirli hava solumaktan bıktık, usandık” diye feryat ediyor.
‘Yeter artık’ diyor insanlarımız. Dikmen Çöplüğü rezaleti artık insanımızın kaderi olmaktan çıkarılmalıdır.
Bu noktada kısa adı KEMA olan Kıbrıs Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’nın çağrısına da değinmek isteriz.
Vakıf Başkanı Dr. Orhan Aydeniz, bu yıl, sürekli uyarılara karşın hala anayollardaki ve yerleşim alanlarındaki kuru otların temizlenemediğine dikkat çekerek, bu durumun herkesi rahatsız etmeye başladığını belirtti, “Geç de olsa temizlenmesi için ilgilileri göreve davet ederiz” dedi.
Aydeniz’in de işaret ettiği gibi, yollar ülkenin yüzüdür. Burada yaşayanlar bir yana, ülkeyi ziyaret eden yabancılar, kuru otlardan geçilmeyen refüjlere bakarak, yol kenarlarındaki çirkin görünümleri ve de hayvan ölülerini görerek hemen notlarını verirler. Orman fakiri bir ülkede, bu çirkinlikler de giderilemezse, turisti değil beş, on yıldızlı otelde de misafir etseniz tatmin edemezsiniz.
Turizmde her zaman ‘ilk izlenim’ son derece önemlidir. Uçaktan inen turistin elde ettiği izlenimler, bundan sonraki kararını otomatikman etkiler. Eğer havaalanından çıktıktan sonra, sıcak bir yana, Haspolat’taki arıtma tesisinden çıkan dayanılmaz pis kokular burnunun direğini kırmaya devam ederse, yollardaki çirkin manzaralar gözüne diken olursa turist niye gelsin bu ülkeye, niye tercih etsin?..
Bunlar çözümlenmesi gereken konulardır. Hem de acilen. Çevre Bakanlığı ile belediyeler ve diğer ilgili makamların işbirliği ve el birliği ile bu sorunların üstesinden gelinmelidir!..