Yeni Dönem’den Çevre Mühendislerinin Beklentileri…

Çevre Mühendisleri Odası olarak değerli meslektaşımız rahmetli Mehmet Vahip’in köşesinden görüşlerimizi siz halkımızla paylaşmak bizler için bir onurdur. Bu köşeden sizlerle paylaşacağımız ilk yazıyı Yönetim Kurulu olarak yazmayı uygun bulduk ve ilk yazımızda da son yapılan seçim sonrasında biz Çevre Mühendislerinin yeni dönemden beklentilerini yazmaya karar verdik.Evet, 19 Nisan seçimleri geride kaldı. Halkın büyük bölümü ekonomik sıkıntıları göz önünde bulundurarak oy verdi ve mevcut iktidarı değiştirdi. Maalesef çevre sorunları seçim süreci boyunca siyasi partilerce çok fazla irdelenmedi ve geri planda kaldı. Ancak son zamanlarda Dikmen tekrar “tütmeye” ve halkımızı zehirlemeye başlayınca aklımıza çevre yeniden gelmeye başladı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde genel olarak çevre sorunlarına bakacak olursak bunların çoğunun kronikleşmiş olduğunu ve sorunlardaki esas sorumlularının merkezi ve yerel yönetimler olduğunu görüyoruz.
Bir örnek verecek olursak inşaat sektörünün patladığı dönemlerde, yasaların uygulanmaması ve o zamanki çevre tahribatının kayıtsızca seyredilmesi, Beşparmaklar’ın güney yamaçlarının bozulmasına yol açtı. Görüntü kirliliğinin yanısıra taş ocaklarında oluşan toz, bölgedeki doğal yaşamı öldürdü.
Verebileceğimiz bir başka bir örnek ise atık sularımız. Aylarca hatta yıllarca bazı yerel yönetimlerimiz, lağım sularının yeterli düzeyde arıtılmadan denizler, dereler gibi alıcı ortamlara boşaltılmasına göz yummuşlardır. Hatta bazıları halen daha bu konudaki sorunları görmemeye devam etmektedirler.
Dikmen sürekli olarak yanarken, yerel ve merkezi yönetimler topu birbirlerine atarak zamana oynamaktan ileriye gidememekte ve halkımızın zehirlenmesine seyirci kalmaktadırlar. Oysa yapılması gereken yasalarda belirtilmiştir. Ülkemizde katı atıkların toplanması, taşınması ve güvenli bertarafından belediyeler sorumlu iken, denetleme işlerinden Çevre Koruma Dairesi sorumludur. Burada bizlere göre tartışılacak bir konu yoktur.
Bunlar gibi daha birçok kronikleşmiş sorunları sayıp örnekleri çoğaltabiliriz. Teknecik santralinde olmayan filtreler, Lefke Maden Ocağında yer alan maden atıkları sadece ilk akla gelen diğer örneklerdir. Temelde ekonomik sebeplerden dolayı iktidarı değiştiren halk, 2010’daki yerel seçimlerde başarısızlığı artık ayyuka çıkmış olan yerel yönetim iktidarlarını da değiştirebilme gücüne sahip olduğunu bizlere göstermiştir.
Önümüzdeki dönemde bu kronikleşmiş sorunlar merkezi yönetimin öncelikleri içerisinde olmalı ve merkezi yönetim tarafından dikkatle ele alınmalı, denetlenmeli, yasalar uygulanarak her çeşit çevreye zarar veren faaliyetlerin sorumluları cezalandırılmalıdır.
Merkezi yönetimlere ek olarak, yerel yönetimlerimiz de artık çevre altyapı faaliyetlerini öncelikleri içerisine almalı ve bu konuda uygulamalara geçmelidir. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki halen bazı büyük belediyelerimiz bünyelerinde Çevre Mühendisi istihdam etmemişlerdir.
Bugün halen daha birçok yerleşim birimimizde kanalizasyon ağı ve arıtma sistemi hiç yoktur. Bu yerleşim birimlerimizde atıksular emici kuyularda depolanmakta, özetle yeraltı sularına ve/veya kıyı bölgelerinde ise denizlere karışabilmektedir. Dolan kuyular ise vidanjörler tarafından çekilmekte ve genelde çöp alanlarına veya dere yataklarına boşaltılmaktadır ve beraberine . yeni başka çevre sorunları yaratılmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de katı ve sıvı atıkların güvenli bir şekilde insan sağlığına zarar vermeden toplanması, taşınması ve bertarafından yerel yönetimler sorumludur. Merkezi yönetim ise yasalardaki gerçek görevi olan denetleme ve yaptırım işlemini yapmalıdır. Bu denetleme ve yaptırımlar yerel yönetimlerin faaliyetleri için de geçerlidir.
Ayrıca yeni yönetim, Avrupa Birliği’nin büyük kısmını çevre ve altyapı sektörüne ayırdığı mali yardım desteğini göz ardı etmeden ülkemizin en ciddi çevre sorunlarından biri olan içme suyu ile ilgili master plan hazırlamalı ve su yönetim politikasını net bir şekilde ortaya koymalıdır. Eğer bu konuda gerekli adımlar atılmaz ise evlerimizde dahi kullanacak su bulamayacağız. Ayrıca geçmiş yönetimce hazırlanan katı atık master planı gözden geçirilerek uygulama için gerekli tedbirler alınmalı ve uygulanmaya konmalıdır.
Bahsedilen politikaların ve denetimlerin oluşturabilmesi için geçtiğimiz dönemde kurulan Çevre Bakanlığı’nın güçlendirilmesi, yeterli teknik personel ve ekipman sağlanarak devam ettirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Bakanlığın kendi politikalarını uygulayacak yeterli bütçede genel bütçe içerisinden ayrılmalıdır. Yoksa sadece Bakanlığı bırakıp, gerekli kurumsal yapılandırma ve bütçe sağlanmaz ise böyle bir Bakanlığın işlevi olmaz.
Gelecek dönemde, Çevre Mühendisleri olarak en büyük vazifemiz, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemlerde de oluşacak merkezi ve yerel yönetimlerin faaliyetlerini yakından izlemek, halkımızı bilinçlendirmek ve çözüm önerileri sunmak olacaktır.
Sizlerle bu köşede yeniden buluşmak dileğiyle…
Saygılarımızla,
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu