Hızla daralmakta olan ekolojik alanların, ormanların ve doğal yapının yok oluşunun, bireysel saldırılardan çok yönetim zafiyetlerinden kaynaklandğına iddia eden çevre örgütleri hükümete çağrıda bulundu:
Hükümeti çevre sorunlarına karşı duyarsız kalmakla suçlayan çevre örgütleri, çevresel sorunların çözülmesi için seferberlik ilan edilmesi çağrısında bulundu.
Akdeniz Rüzgarı Birliği, Biyologlar Derneği, Çekova, Çevre Mühendisleri Odası, İskele Yurttaş İnisiyatifi, KEMA, Kuşkor, LEKAD, Orman Mühendisleri Odası, Yeniboğaziçi Kültür ve Sanat Derneği, Yeşil Barış Hareketi, ülkemizde insan faaliyetleri ile hızla daralmakta olan ekolojik alanların, ormanların ve doğal yapının yok oluşunun, bireysel saldırılardan çok yönetim zafiyetlerinden kaynaklandığını iddia etti.
Hükümetin çevreye duyarsız davrandığını savunan çevre örgütleri, devletin, hızla eriyen bu değerleri kurtarmak için acil olarak seferberlik ilan etmesi gerektiğini belirterek, bu sorunları çözmek yerine daha fazla tahribata neden olacaksa, hükümeti hemen istifa etmeye çağırdı.
Çevreci örgütlerinin ortak yaptıkları açıklama şöyle:
“Ülkemizde insan faaliyetleri ile hızla daralmakta olan ekolojik alanların, ormanların ve doğal yapının yok oluşunun, bireysel saldırılardan çok yönetim zafiyetlerinden kaynaklanmakta olduğu çok net olarak ortadadır. Hala daha bir ülkesel plan yapılmaması, denetim mekanizmalarının geliştirilememesi, Anayasa dahil olmak üzere yasalara uyulmaması ile çevreye karşı duyarsız gelişmeler ve yanlış politikalar nedeni ile hepimize ait olan çevresel değerlerimiz, hükümet eliyle, geriye dönüşü olamayacak biçimde tahrip edilmekte veya ettirilmektedir. Oysa hükümet çevreye karşı duyarsız davranmayı bırakarak hızla eriyen bu değerleri kurtarmak üzere seferberlik ilan etmelidir. Var olan sorunları çözmek yerine her gün başka sorunlar yaratmaya devam edecekse, daha fazla tahribata neden olmadan bu hükümet istifa etmelidir.
Hükümetin, çevreyi bitme noktasına getiren hataları ve yapmak üzere olduğu yanlışlar:
Doğudan batıya Beşparmak dağını her gün biraz daha yok etmekte olan taş ocakları felaketinin durdurulmaması; sorunun çözümü için düzenlenen çalıştay ve aylarca süren komite çalışmalarında üretilen görüşlerin yaşama geçirilmemesi;
Bakanlar Kurulunca 2006 yılında onaylanan “Çevre Politikaları”nın göstermelik durması, yine aynı yıl Çevre Bakanlığınca düzenlenen “Çevre Kongresi” kararlarının uygulamalarda dikkate alınmaması, doğanın korunmasında büyük önemi olan “Keçiler”, “Meyve Ağaçlarını Koruma” “Destebanlar” Yasalarının uygulanmaması;
Muhalefette iken STÖ ile birlikte ‘Alçak orman arazilerinin’ dağıtılmaması için yargıya başvurmasına karşın, iktidara geldikten sonra Bafra ve Çayırova’da 5,318 dönüm orman arazisinin yatırım gerekçesi ile kişi ve kuruluşlara dağıtılması;
Bafra ve yakın çevresi 1. etap Emirnamesinde değişiklik yapılarak, yeşil alan olarak gösterilen arazilerin Turizm yatırımı amaçlı dağıtılmasına karar verilmesi;
Halen Meclis gündeminde bulunan ‘Turizm yatırımı Amacı ile İskele’de bulunan bazı orman arazilerinin kiralanması (Özel Kurallar) yasa tasarısı’ ile 168 dönüm dolayında orman arazilerinin dağıtılmasının ön görülmesi;
Karpaz Emirnamesi’nde yapılan değişiklik ile, gelişmeye kapalı olan bölgede bulunan bazı orman arazilerinin dağıtılması için, “Turizm Yatırımı” adı altında İskele Kumyalı’da bulunan orman arazilerinin dağıtılmasına karar verilmesi;
Karpaz Milli Park Yasa Tasarısının hazırlanmasında Sivil Toplum örgütlerinin yapıcı önerilerinin dikkate alınmaması;
Plansız yapılaşmaya göz yumarak, hatta teşvik ederek doğal yaşam alanlarının gittikçe yok olmasına seyirci kalınması, sahillerin, dere yataklarının ve su havzalarının gelişigüzel ve çarpık yapılaşma ile tahribatına göz yumulması ve 3355 km karelik Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti alanının tümünün bir çöplüğe dönüştürülmesine seyirci kalınması.
Doğal dokuda, orman ve eski eser alanlarında birçok tahribatlara neden olan Kuzey sahil yolunun, en azından bundan sonraki bölümünde, yanlış olan güzergahının başka tahribatları önlemek üzere düzeltilmesi yönünde yaptığımız uyarıların dikkate alınmaması;
Ciddi boyutlardaki su sıkıntısına rağmen, yeraltı su kaynaklarının hala daha denetim altına alınmaması ve gelişigüzel yeni kuyu açılmasının önlenmemesi;
Meclise sunulan Hali Araziler (İcar ve Yönetim) yasa tasarısıyla, ormanların nitelik ve miktarına bakılmaksızın, hükümet tarafından dağıtılmasına olanak sağlanmasına çalışılması; (Hali araziler değişiklik Yasa tasarısının şimdiki şekli ile Meclisten geçmesi halinde; bu yasanın 22(1). Maddesi uyarınca; takas yöntemi ile ormandan haliye geçirilen arazilere tapu verilmesine olanak sağlanacaktır. Böyle bir uygulamanın ise, Anayasamızın 159 (1)(a) ve (2)maddesine aykırı olduğu biliniyor.);
bardağı taşıran son damla! Bütün yapıcı uyarılara ve bilirkişi raporlarına rağmen “İpsaro Tepesi”nde, yeni ve çok ciddi boyutlarda doğa felaketlerine yol açacak; 8 alçı ocağı açılması kararının geri alınmaması.
Doğamız yok edildikçe ve bitki örtümüz azaldıkça: Yağışlar da azalıp kuraklık artacak ve çölleşme hızlanacak, yeraltı suları tuzlanıp azalacak, erozyon ve buna bağlı soluduğumuz havadaki toz kirliliği artacak, bunaltıcı – kavurucu sıcaklar (sera etkisi) daha da dayanılmaz hale gelecek, başta tarım ve hayvancılık olmak üzere tüm ekonomik sektörler olumsuz yönde etkilenecek, turizm bitecek, ülkemizdeki yaşam kalitesi düşecektir.
Not:
Çevre örgütleri ekonomik kalkınmaya, otellere, taş ocaklarına, elektriğe, yollara vs. karşı değildir. Çevre örgütleri, bilimsellikten uzak, plansız, sırf para ve siyasi rant elde etme uğruna canlıların ve insanlığın geleceğini hiç düşünmeden doğanın katledilmesine, sürdürülebilir olmayan faaliyetlere karşıdır.
Politik iktidarlar doğaya, çevreye ve bitki örtüsüne yeterince zarar vermiştir. Bu zarar, geri dönüşü mümkün olmayan tahribatlardır. Doğamıza halkımıza ve gelecek nesillerimize daha fazla zarar vermemek adına, yapılan yanlışlar düzeltilmez, yapılmak üzere olan yeni hatalardan dönülmezse, hükümet halkımızdan özür dilemeli ve istifa etmelidir.”