Bitki örtüsü bakımından normal sınırların çok altında fakir olan KKTC’de, her ne pahasına olursa olsun orman arazilerine el atılması alışkanlığından vazgeçilmesi gerekir. Ancak, iş başına gelen hükümetlerin çeşitli yöntemlerle, hep orman arazilerine el atıldığını görüyoruz.
Yakın geçmişte;
Alçak orman arazileri yasasında yapılan değişiklik ile, Bafra ve Çayırova’da 5,318 dönüm orman arazisinin yatırım gerekçesi ile kişi ve kuruluşlara dağıtılması;
Halen Meclis gündeminde bulunan ‘Turizm yatırımı amacı ile İskele’de bulunan bazı orman arazilerinin Kiralanması (Özel Kurallar) Yasa tasarısı’ ile 168 dönüm dolayında orman arazilerinin dağıtılmasının ön görülmesi;
Bütün yapıcı uyarılara ve bilirkişi raporlarına rağmen, Altınova’nın İpsaro tepesine 8 adet mermer ocağı çalıştırma izni verilmesi ve; yaklaşık 675 dönüm genç ormanın gözden çıkarılması, 3,500 ağacın sökülmesi ve 15,000 dolayında ağacın zarar göreceğinin dikkate alınmaması;
Beylerbeyi köyünde 14 dönümlük makiliğin, turistik yatırım amaçlı uzun vadeli olarak kiralanması ve buradaki bitkilerin yok edilmesine sebep olunması;
Bafra ve yakın çevresi 1. etap emirnamesinde değişiklik yapılarak, yeşil alan olarak gösterilen arazilerin turizm yatırımı amaçlı dağıtılmasına karar verilmesi;
Karpaz Emirnamesi’nde yapılan değişiklik ile, gelişmeye kapalı olan bölgede bulunan bazı orman arazilerinin dağıtılması için; ‘Turizm yatırımı amacı ile İskele Kumyalı’da bulunan orman arazilerinin dağıtılmasına karar verilmesi;
Ve bütün bunlara ek olarak en son, hazırlanan ve Meclise sunulan Hali Araziler( İcar ve Yönetim) yasa tasarısı ile; ormanların nitelik ve miktarına bakılmaksızın, hükümet tarafından dağıtılmasına olanak sağlanmasına çalışılması;
Maalesef her tür arazi gereksinimi için orman arazilerine el atılması alışkanlığının ısrarla sürdürüldüğünü gösteriyor.
Hele, ‘Hali araziler değişiklik Yasa tasarısının şimdiki şekli ile Meclisten geçmesi halinde; bu yasanın 22(1). Maddesi uyarınca; takas yöntemi ile, ormandan haliye geçirilen arazilere tapu verilmesine olanak sağlanacaktır. Böyle bir uygulamanın ise, Anayasamızın 159 (1)(a) ve (2) maddesine aykırı olduğu biliniyor.
Ülkemizde her yıl artmakta olan kuraklık ve su kıtlığı, bitki örtüsü varlığımızın korunması ve artırılması gerektiğini gösteriyor. Çünkü bitki örtümüz azaldıkça:
Yağışlar da azalıp kuraklık artacak ve çölleşme hızlanacak,
Yeraltı suları azalacak,
Erozyon ve buna bağlı havamızdaki toz kirliliği artacak,
Bunaltıcı-kavurucu sıcaklar (sera etkisi) daha da dayanılmaz hale gelecek,
Başta tarım olmak üzere tüm ekonomik sektörler olumsuz yönde etkilenecek,
Ülkemizdeki yaşam kalitesi düşecektir.
Bilindiği gibi küresel ısınma ve kuraklığa karşı insanların elindeki en güçlü silah, bitki örtüsünü artırmaktır. Bu nedenle, dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile ağaçlandırmaya büyük önem veriliyor. 2007 yılında B.M’in düzenlediği bir milyar ağaç kampanyası çerçevesinde en fakir ülkelerden olan Etiopya’da 724.820.384 ve Kenya’da 118.868.433 ağaç dikilmesi ağaçlandırmanın önemini gösteriyor.
Bilimsel kriterlere göre KKTC’de bitki örtüsünün; dolaylı ve doğrudan etkilerinin ortaya çıkabilmesi için, 34.000 hektar daha orman oluşturmak ve mevcut 66.000 hektar orman alanımızı 100.000’ne çıkarmak zorundayız. Bu açık gerçeğe rağmen ağaç varlığımızı artırmak yerine, orman arazilerine el atılması, ülkemizin genel çıkarları bakımından onaylanabilecek bir tutum olamaz.
Hiç bir inkişaf faaliyetinin bitki örtüsünden daha önemli olmadığı, bitki örtüsünün yerini alamayacağı ve yapılacak hiç bir yatırımın da bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu ortaya çıkacak olumsuzlukları karşılayabilecek değerde olamayacağı unutulmamalı.
Dr. Orhan Aydeniz