Yeni hükumetten çevre yönetimi ile ilgili atmasını beklediğimiz adımlar

Ülkemizde, devlet kurumları, kaymakamlıklar veya belediyeler çevrenin en büyük kirleticileri durumuna düşebiliyor.  Bir belediye, kendi yönetim sınırları içerisinde olan dere yatağına atık boşaltmaya, çöp yakmaya veya denize atıksu deşarj etmeye cüret edebiliyor. Çoğu projelerde bazen ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporu alınmadan uygulamaya geçilebiliyor. Çevre denetimlerini bağımsız olarak uygulayabilecek, ceza uygulayabilecek ve ihlallerle ilgili olarak mahkemelerde dava açabilecek bağımsız bir kurumun oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Hükümete göbekten bağlı ve görevlerini olması gerektiği caydırıcılıkta yerine getiremeyen bir Çevre Koruma Dairesi’nin yanısıra özerk “Çevre Yüksek Kurulu” veya “Çevre Ajansı”nın kurulması gerektiğini düşünüyoruz.

Belediyeler pratikte, çevrenin korunmasına yönelik en önemli yatırımları yapmakla, atık suları toplama ve arıtma, katı atıkları toplama ve bertaraf etme, taşkın risklerini önleyici tedbirleri alma, şehir planlarını hazırlama ve uygulama gibi görevleri olan çok önemli kurumlardır. Geldiğimiz aşamada ülkemizde 28 tane belediye, mali açıdan zayıf, teknik olarak yetenekleri sınırlı kurumlara dönüşmüştür. Belediye sayısının azaltılması ve kapsamlı bir reform ile beraber kapasitelerinin her bakımdan güçlendirilmesi gerekmektedir.

Yukarıda bahsedilen reformlar, üzerlerinde ciddi çalıştırma gerektiren kapsamlı yasalarla ancak hayata geçebilir. Ancak, bunların yanı sıra, AB uyum çalışmaları kapsamında 18/2012 sayılı Çevre Yasası altında su ve atık su yönetimi, katı atık yönetimi ve endüstriyel kirlilik yönetimiyle ilgili birçok tüzüğün yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Bunlardan en önemli iki tanesi, mevcut çöplüklerin kapatılması sürecini açacak katı atık düzenli depolama tüzüğü ve atık suların arıtılarak yeniden kullanılmasıyla ilgili standartları belirleyecek olan kentsel atık su arıtımı tüzüğüdür.

Geçmiş hükümet dönemlerinde alınan birçok yıkıcı kararın uygulanmaması veya değiştirilmesi gerekmektedir. Bunlardan biri Karpaz Emirnamesini delme çalışmalarıdır. Karpaz yarım adası ve koruma bölgeleri için kapsamlı yönetim planları hazırlanmadan emirname değişikliğine gidilmesine karşı olduğumuzu yinelemek isteriz. Bunun yanı sıra, geçmiş hükümet döneminde hiçbir fizibilite çalışması yapılmadan ve yetersiz bir şartnameyle ihaleye çıkılan, elektrik fiyatı, çevre kalitesi ve insan sağlığına fayda değil zarar verecek olan  “atıktan enerji” projesinin ileriye götürülmemesi gerektiğini vurgulamak isteriz.

Turizm işletmeleri bugün çevreyi tehdit eder hale gelmiştir. Şehirlerin planlanması, ormanların korunması, tarımsal uygulamalar aslında Çevre sektörünün ve ekolojik dengenin bir parçasıdır. Bahsi geçen sektörleri yönetmekle görevli kurumlar arasında koordinasyon sağlanmalıdır. Çevre’nin, Turizm Bakanlığı’ndan ayrılarak Doğal Kaynaklar, Orman, Tarım ve Şehircilikle birleştirilmesini umuyorduk. Ancak bu maalesef hayata geçmemiştir. Umarız ki bu sektörleri ilgilendiren bakanlıkların icraatları arasında uyuşmazlık veya çıkar çatışması yaşanmaz.

Çevre Mühendisleri Odası olarak yukarıda bahsedilen konularla ilgili hassasiyetimizi devam ettireceğimizi, reform çalışmalarıyla ilgili destek vereceğimizi belirtir, yeni hükümetin başarılı olmasını dileriz.

Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu