Sorularımıza cevap alamıyoruz, Türkiye’den temin edilen suyun “içme” maksadıyla kullanılmasının sakıncalı olma ihtimali var!

İlk olarak 2013 yılında daha bölgedeki çevreci örgütler, sonra da Şubat 2016’da Mersin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi,  su temin projesinde, suyun alındığı Anamur ilçesindeki Alaköprü Barajı’na atık su karıştığını iddia etmişlerdi. Bu iddia daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili bakanlığı ve DSİ tarafından yalanlanmıştı. Fakat son olarak 01.06.2017 yayımlanan haberde Ziraat Mühendisleri Odası Anamur Temsilcisi Mustafa Güngör aynı iddiaları ileri sürmüştü.

Türkiye’den temin edilen ve Geçitköy’de arıtılarak belediyelere satılan suyun kalitesiyle ilgili Çevre Mühendisleri Odası, Su İşleri Dairesi, Sağlık Bakanlığı ve TC Devlet Su İşleri KKTC Temsilciliği’ne Mart 2017’de yazılar yazarak, yapılan analiz sonuçlarını talep etti.

Sağlık Bakanlığı’ndan gelen cevap yazısında, içme suyu kalitesi ile ilgili mevzuatın güncellenmesi gerektiği belirtilmiş ancak bu cevabın haricinde bugüne kadar Odaya herhangi bir analiz sonucu ulaşmamıştır.

Mevcut yasal mevzuatta su kalitesi ile ilgili herhangi bir yasa veya tüzük bulunmaması nedeni ile, ÇED Raporu onaylanırken, proje kapsamında hedeflenen su kalitesinin sağlanmasında T.C. Hükümetine ait 17.02.2005 tarih ve 25730 sayılı Resmi Gazete’de yer alan İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik ile belirlenmiş olan içme ve kullanma suyu standartları göz önünde bulundurulmuştur. Raporda, İşletmenin bu standartları sağlayacağı taahhüt edilmiştir.

Yüksek kirletici yükü taşıyan suların (maksimum değer) mevsimsel ya da dönemsel olarak tesise gelebilme ihtimali vardır. Bu nedenle, Geçitköy’de üretilen ve belediyelere satılan suyun kalitesi Dünya ve AB standartlarında akredite laboratuvarlar tarafından düzenli olarak kontrol edilmeli ve halkla paylaşılmalıdır.  İddialar doğru ve temin edilen suda organik kimyasallar mevcut ise, Geçitköy’deki tesiste uygulanan klorlama işlemi sonucunda suda ağır metal kirliliği olması veya organik kanserojen bileşenlerin oluşması kuvvetle muhtemeldir. Ağır metallerin, alzheimer, parkinson ve ALS gibi dejeneratif hastalıkların en önemli sebebi olabileceği yeni araştırmalarla anlaşılmaya başlanmıştır. Ayrıca radyoaktif maddelerin analizleri de özellikle güvenliğin sağlanması açısından titizlikle düzenli olarak yapılmalıdır. Tarımda kullanılacak suda da düzenli olarak ağır metal ve mikrobiyolojik analizler yapılmalı ve yüksek bulunması durumunda ise kirliliğin giderilmesine yönelik çalışılmalıdır.

Durum böyleyken, Çevre Mühendisleri Odası olarak temin edilen suyun “içme” maksadıyla kullanılmasının sakıncalı olabileceğini halkımıza duyurmak görevimizdir.