Doğaya yönelmekte ve saygı göstermekte geç kalmayalım, peşkeş kültürünü yok edelim

1972 yılında Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından düzenlenen Stockholm Konferansı`nda insanların çevre ile etkileşimine, çevre sorunlarına halkın dikkatini çekmek ve katılımını geliştirmek amacı ile 5 Haziran Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından çevre bilincinin arttırılmasına yönelik olarak, her yıl bir tema belirlenmektedir.
2017 yılı çevre teması ise “Connecting People to nature – in the city and on the land, from the poles to the equator” yani insanların doğayla olan bağlarını tekrar güçlendirmesi adına kısaca ‘’Doğaya Dönüş’’ olarak belirlenmiştir.
Bilim insanları, Evrenin yaşını yaklaşık 14 milyar yıl, Dünyanın yaşını 4.5 milyar yıl, modern insanın ortaya çıkışının ise yaklaşık 200 bin yıl olarak tahmin etmektedir. Dünya yüzeyindeki tüm canlılar bu evrenin bir parçasıdır. İnsanlığın, üzerinde yaşadığı bu gezegende, hırsları ve açgözlülüğü nedeniyle yarattığı tahribatlar aslında kendi ömrünü azaltmaktan öteye gitmemektedir. Dünya, insanoğlu yok olduktan sonra da yaşamına devam edecektir. Bu dünyanın evrendeki eşsiz ekosisteminin yaşamı mümkün kıldığını hatırlatmak, insan ve doğa arasında kapanmaya başlayan bağı sağlamlaştırmak bilimin görevidir.
Geçmişten günümüze, dünyamızın çevre problemleri dünya nüfusuna orantılı olarak artarak devam etmektedir. Bilim insanları, küresel ısınma, kuraklık, iklim felaketleri, ormansızlaşma, canlı türlerinin ve biyolojik çeşitliliğin ortadan kalkması ve ekolojik krizin geri dönülmez noktaya gelmesi nedeniyle, önümüzdeki yıllarda üzerinde yaşayabileceğimiz özelliklere sahip bir dünyanın yaşının giderek kısaldığını net bir şekilde belirtiyorlar.
KKTC’de ise çevre sorunlarının evrimi, gelişmiş ülkelere göre çok daha vahim durumdadır. Orman arazisi olarak ayrılan alanların ağaçlandırılıp kamu yararına sunulmak yerine şeffaf olmayan şekilde yatırımcılara dağıtılmaktadır. Ülkemizde %30 oranında olması gereken orman alanı şu an %11’dir. Bu oran yükseltileceğine, Turizme veya Eğitim kampüsü vb. gibi diğer yatırımlara açılmaktadır.
Tarihi mirasın ve doğal kaynakların bozulmasına neden olan ve kamu yararı ilkelerini de tamamen göz ardı eden tüm arazi devirlerini kınıyoruz ve iptal edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Maalesef insanlığın ve tüm diğer canlıların kaderini elinde tutan kararları alan hükümetler, kısa dönemli hesapların peşinde sürükleniyor, kişisel çıkarların ve tükenmez iktidar heveslerinin sözcülüğünü yapıyorlar.
Ülkemizde çevre yönetimi alanında son 10 yılda güzel gelişmeler de yaşanmıştır. Kentsel atık su arıtma tesislerinin sayısı artmış, Dikmen çöplüğü kapatılmış ve Güngör Düzenli Depolama Alanı açılmıştır ve bu gelişmelerin tümü Avrupa Birliği fonlarıyla hayata geçmiştir. Ancak ülkemizde atık su, katı atık ve endüstriyel kirlilikle ilgili halen çözülmesi gereken sorunlar mevcuttur.
Hükümetler, çevre kalitesinin ve halk sağlığının korunması adına daha çok bütçe ayrılmalı, alt yapı yatırımları öncelikli olmalıdır. Çevre Mühendisleri olarak, bu konularda üzerimize düşen görevleri yapmaya muktediriz ve hazırız.